Politika

Gençlik örgütlerinden YÖK protestosu

Çankaya Belediyesi önünde düzenlenen eylemde, öğrenciler YÖK'ün kapatılmasını, kayyum rektör uygulamalarının son bulmasını ve üniversitelerdeki disiplin soruşturmalarının geri çekilmesini talep etti.

Eylemciler adına basın açıklaması yapan Şeyma Özer;

'44 yıl boyunca üniversitelerin ticarethane haline getirilmesi ve öğrenci gençlik mücadelesinin bastırılması için çalışan YÖK, aynı misyonla varlığını sürdürüyor. AKP iktidarı geldiği noktada kayyım rektör ve kararnamelerle, üniversitelerdeki baskının temel aygıtı olan YÖK'ü daha da güçlendirerek baskı ve zorbalık politikalarını uygulamaktadır' dedi.

Birçok gençlik örgütünün katılımıyla Çankaya Belediyesi önünde düzenlenen eylemde, öğrenciler Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) kapatılmasını, kayyum rektör uygulamalarının son bulmasını ve üniversitelerdeki disiplin soruşturmalarının geri çekilmesini talep etti. Eylemciler adına basın açıklaması yapan Şeyma Özer;

'44 yıl boyunca üniversitelerin ticarethane haline getirilmesi ve öğrenci gençlik mücadelesinin bastırılması için çalışan YÖK, aynı misyonla varlığını sürdürüyor. AKP iktidarı geldiği noktada kayyım rektör ve kararnamelerle, üniversitelerdeki baskının temel aygıtı olan YÖK'ü daha da güçlendirerek baskı ve zorbalık politikalarını uygulamaktadır' dedi.

Ankara'da bir araya gelen gençlik örgütleri, Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) kuruluş yıldönümünde Çankaya Belediyesi önünde 'Bu Abluka Dağıtılacak' başlığı altında eylem düzenleyerek YÖK'ün kapatılmasını talep ettiler.

Eylemciler ellerinde; 'YÖK Kayyum Saray Bu Abluka Dağıtılacak', 'Kayyumlar Gidecek Biz Kalacağız' dövizleri taşımanın yanı sıra 'Üniversiteler Bizimle Özgürleşecek', 'YÖK Kalkacak Polis Gidecek', 'Kurtuluş Yok Tek Başın Ya Hep beraber Ya Hiçbirimiz' sloganları attı.

Eylemciler adına basın açıklaması yapan Şeyma Özer şu ifadeleri kullandı:

'Yükseköğretim Kurulu, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ve onun iktisadi zemini oluşturan 24 Ocak kararlarının bir sonucu olarak yaratılmıştır. YÖK, bir yandan üniversitelerin devletin sıkı denetimi altına alınması diğer yandan da kamusal hizmet alanının tasfiye edilerek sermayeye açılması görevini görmüştür.

YÖK, eğitimi kamu hizmeti olmaktan çıkarıp üniversiteye gitmek isteyen öğrencileri müşteri, üniversiteyi piyasa imkânına dönüştürmüştür. Üniversiteye ve eğitime ayrılan kaynaklar değiştirilmeksizin ve üniversitelerin özellikle insan gücü kaynaklarının düzeyi dikkate alınmaksızın okullaşma oranlarının arttırılması ve yeterli altyapı olmaksızın yeni üniversiteler açılması, üniversitelerin en temel görevi olan bilim üretmek ve uygulamak görevini sekteye uğratmıştır.

Üniversitelerin bilim üretmek, öğretmek ve uygulamak görevleri yanı sıra bilimin ve bilimsel düşüncenin ülke gündemine sokulması, toplumun bilim dışı düşüncelerden ve dogmalardan kurtarılması gibi çok temel görevleri de bulunmaktadır. Üniversitelerin bu görevinin unutulmasının yanı sıra bugün pek çok üniversitede atanan kayyım rektörler ve yandaş akademisyenler bilim düşmanı tarikat mensuplarıdır.

AKP iktidara geldiğinde YÖK karşıtlığı savları ile YÖK'ü yeniden ele geçirmiş, siyasal iktidar karşısında üniversite özerkliğinin aşındırılması, inançlar yoluyla bilim karşıtlığı, üniversitelerin özelleştirilmesi konularında; kurulduğu tarihten daha ağır koşullarda YÖK'ü yeniden inşa etmiştir. AKP, YÖK'ün asıl amaçlarından biri olan üniversitelerin özelleştirilmesine ve ticarileştirilmesine özel bir önem vermektedir. Nitekim AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılında, iktidarının ilk günlerinde ortaya attığı 'Acil Eylem Planı'nda, üniversitelerin özelleştirilmesi ve özel vakıf üniversitelerinin sayılarının arttırılması, yeni üniversitelerin açılması, büyük üniversitelerin bölünmesi gibi politikalar ortaya konmuştur. Bunun yansıması olarak çok fazla özel ve vakıf üniversiteleri açılmıştır. Bugün ise üniversiteler bölünmekte, kampüsler taşınmakta, alanlar ranta açılmaktadır. İstanbul Üniversitesi'nin hazırlık fakültesini Beyazıt'tan Küçükçekmece'ye taşımak istemeleri ise bunun son örneklerindendir.

44 yıl boyunca üniversitelerin ticarethane haline getirilmesi ve öğrenci gençlik mücadelesinin bastırılması için çalışan YÖK, aynı misyonla varlığını sürdürüyor. AKP iktidarı geldiği noktada kayyım rektör ve kararnamelerle, üniversitelerdeki baskının temel aygıtı olan YÖK'ü daha da güçlendirerek baskı ve zorbalık politikalarını uygulamaktadır.

15 Temmuz sonrası ilan edilen OHAL ile birlikte, öğrencilere siyaset yasakları getirildi. Dinci-faşist çeteler bizzat devlet eliyle palazlandırıldı. Binlerce akademisyen ihraç edildi, yerlerine yandaş atamalar yapıldı. Kulüp ve topluluk çalışmaları iktidardan yana değilse yasaklandı. Üniversiteler; çeteler, rektörlük ve polis işbirliğiyle adeta birer hapishaneye dönüştürüldü.

Bu süreçte zaten paralı ve niteliksiz olan eğitim daha da niteliksizleştirildi. YÖK ve iktidar, gençliği 'kindar, dindar ve biatkar' bir nesile dönüştürmeye çalışıyor. Ama gençlik, toplumsal sorunlara duyarlılığıyla bu düzene sığmıyor.

Yükseköğretim Kurulu'nun bir başka önemli işlevi de disiplin yönetmeliğidir. Her dönem yükselen gençlik hareketini baskı altına alabilmek, mücadele eden gençliği disiplin soruşturmaları ile okuldan koparmak amaçlanmıştır. Bugün bizlere okullarımızda açılan soruşturmalar bu disiplin yönetmeliğine dayanmaktadır. Ama bizler bu disiplin yönetmeliğinin nasıl işlediğini çok iyi biliyoruz. Okullarda kesici delici silah taşımak ve kullanmak ya bir sene uzaklaştırma ya da atılma sebebi iken geçen haftalarda Hacettepe'de pala ile arkadaşlarımızı yaralayanlar hakkında hala bir soruşturma dahi açılmamıştır. Ama her üniversitede hakları için mücadele eden öğrencilere soruşturmalar açılmıştır.

YÖK'ün disiplin yönetmeliği gençlik hareketinin üzerinde bir baskı aracı, YÖK ise üniversitelerin yetkilerini tek elde toplayarak her üniversitenin kendi bileşenlerinin söz, yetki ve karar haklarını bütünüyle yok eden bir araçtır.

Okullarımıza devlet eliyle yerleştirilen faşist çeteler, devrimci-yurtsever öğrencilerin üzerine salınırken; YÖK, polis ve medya iş birliği ise gençliğin hareketini ve taleplerini bastırmaya çalışmaktadır. 'Müşteri değil öğrenciyiz' diyen bizler, bu sistemin karşısında bir avuç azınlık gibi gösterilmeye çalışılıyor, haklarımıza sahip çıktığımızda kampüslerimizde işkenceyle gözaltına alınıyoruz. YÖK ve kayyım düzeni tüm bunları yaparak bizleri sindirmeye çalışıyor.

Öte yandan YÖK düzenin özelleştirme politikaları, gençliği her kademesi paralı, niteliksiz bir eğitim sistemine mahkûm ediyor. Ekonomik kriz koşullarında yurtlardan, ulaşım masraflarına kadar her şey zamlanıyor. Bizlereyse bu koşulları 'kabullenin' deniliyor. Bizlerse ne bu koşulları ne de düzeni kabul ediyoruz. Çünkü bu düzenin gerçeklerini çok iyi biliyoruz.

Üniversite mezunları arasında işsizlik her geçen gün artıyor, atanamayan onlarca arkadaşımız yaşamına son veriyor, niteliksiz barınma koşullarından ölüyoruz. Üniversiteler iktidarın arka bahçesi haline getirilerek hukuksuzca diplomalar iptal ediliyor. Tüm bu süreçler biz gençlere kaybedecek hiçbir şeyimizin olmadığını tam tersine yaşamımızı ve haklarımızı kazanmak için mücadele etmemiz gerektiğini hatırlatıyor.

Yemekhane kartında 1,40 kuruşla yaşamdan koparılan Sibel için, tarikat yurdunda yaşamdan koparılan Enes için, KYK yurtlarında öldürülen Zeren ve Kasım için, Erciyes Üniversitesi'nde katledilen Meliha, Boğaziçi'nde öldürülen çocuk işçi Hilal için mücadele edeceğiz. Nasıl ki 19 Mart'ta haklarımız ve geleceğimiz için bir olup barikatları yıktıysak şimdi de üniversitelerdeki polis ve faşist ablukalarına karşı mücadeleyi yükseltmenin zamanıdır.

Üniversitelerin özelleştirilmesini, bilim dışı faaliyetlerini, ranta açılmasını, baskı politikalarının odağı olmasını, niteliksiz eğitimini, yurtlarını, yemeklerini; özel ve devlet üniversitesinin yarattığı eşitsizliği, YÖK ve YÖK düzenini kabul etmiyoruz. Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim hakkımızı alacağız. Üniversitelerimiz bizimle beraber özgürleşene kadar; söz, yetki, karar üniversite bileşenlerinin olana kadar; tüm bu baskı ablukaları dağıtana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. YÖK kapatılsın. Soruşturmalar geri çekilsin. Üniversitelerdeki eylem ve örgütlenmelerin önündeki engeller kaldırılsın. Kayyım düzenine son verilsin. Polis, ÖGB, faşist çete saldırılarına son... Faşist abluka kaldırılsın.'