Kaynak: RSS
Türkiye laiktir, laik kalacak !
Türkiye Cumhuriyeti’nin Diyanet İşleri Başkanlığı, bu haftaki Cuma hutbesinde yine Anayasa'daki "laiklik" ilkesini hedef aldı. Bu kez de kadının giyim kuşamına kafayı taktı. Kısa ve şeffaf giyinmeyi konu etti. Giyen de günahkar, buna ses çıkarmayan da günahkar. Diyanet, dolaylı olarak, toplumu "Ahlaksızlık"la suçladı.
*
Koskoca bir kurum, bir milleti ahlak terazisinde tartarken terazinin kefesine koyduğu şey bir pantolon paçasının boyu oldu. Şaka değil, gerçek. Diyanet’e göre kısa giyinmek “hayasızlık”; yani utançsızlık, arsızlık… Üstelik bu kısa paçalı günahkârlar, yalnızca kendi nefislerini değil, tüm toplumun manevî selametini de riske atıyorlar.
Bir zamanlar bu ülkede “Devlet vatandaşın kılığına kıyafetine karışmaz” cümlesi yalnızca bir liberal rüya değil, Anayasa’nın ta kendisiydi. Ne diyor Anayasası'nın 2. maddesi;
“Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.”
Evet, laik bir hukuk devleti. Yani bireylerin giydiği pantolon boyunu ne müftü tayin eder, ne de cami kürsüsünde konuşulanlar birer anayasal direktife dönüşebilir. Laiklik, dinin devlet işlerine, devletin de din işlerine müdahalesini engelleyen bir güvenlik kilididir. Ama belli ki Diyanet, bu kilidin anahtarını epey zamandır kendi cebinde sanıyor.
Oysa biz daha dün, “Devletin dini adalettir” diye duvarlara yazılan sözlerle büyüdük. Şimdi geldiğimiz noktada, bir kamu kurumu, insanlara neyin edep, neyin hayasızlık olduğunu dayatıyor. Öyle ki, toplumun bir kısmını açıkça hedef gösteriyor. Diyanet dün 81 il müftülüklerine gönderdiği "cuma hutbesi"nde şöyle dedi:
"Ahlak ve edep ölçülerinin çiğnenmesine sessiz kalan herkes büyük bir vebal altındadır."
Yani eğer siz mahallenizdeki şortlu kadına bir şey demiyorsanız, Allah katında suç ortağısınız!
*
Hal böyleyken şu soruyu sormadan edemeyeceğim;
"Kimi kurumlar hâlâ bir kadının eteğiyle uğraşırken, bu ülkenin gençleri neden başka ülkelere kaçıyor olabilir? Kadınlar neden her akşam sokakta yürürken çantasına anahtarını parmaklarına geçirerek yürüyor? Yüz binlerce kişi geçim derdiyle boğuşurken, dini kurumların asli görevi hâlâ insanların diz hizasına kadar inmek midir?"
*
İnsan haklarının, özgürlüklerin, laikliğin bu kadar içinin boşaltıldığı bir ortamda kimse kalkıp da bize “ahlak” dersi vermeye yeltenmesin. Ahlak, birinin bacağında değil; hırsızın elinde, rüşvetçinin kasasında, şiddet uygulayanın zihnindedir.
Ve unutmayın...
Bir ülkede “edep” ve “hayâ” yalnızca kadın bedeni üzerinden tanımlanıyorsa, orada ahlak değil, erkek egemen bir tahakküm konuşuyordur.
*
Bir gün, belki bir gün… Yöneteni ve yönetileniyle; kısa paçadan, kısa etekten ya da şeffaf giyinmekten değil, kısa akıldan utanmaya başlarız. Yine de "enseyi karartmamak" gerek. Ama pantolonu da karartmaya kalkmasınlar artık. Türkiye laiktir, laik kalacak !
Yorumlar