TBMM Genel Kurulu'nda Lübnan'da bulunan Türk askerlerinin görev süresinin 2 yıl daha uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi kabul edildi.
İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan konuya ilişkin şu sözleri dile getirdi;
'İsrail Lübnan'ın içinden geçti, başkentini bombaladı Lübnan'ın. UNIFIL ne yaptı; hiçbir şey, sadece seyretti. Bugün İsrail isterse Beyrut'ta, hatta Şam sokaklarında bile istediği operasyonu çekebiliyor. Hâl böyleyken bu tezkereyi neden iki sene uzatıyoruz? Neyi, kimi kimden koruyoruz? İki yıl içerisinde nelerin gerçekleşmesini öngörüyorsunuz? Yaşadığımız son iki yıl önümüzdeki iki yılın habercisi mi? Onun için mi Türkiye'yi son iki yıldır Lübnanlaştırmaya çalışıyorsunuz' dedi.
Yeni Yol Grubu adına söz alan İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya;
'Gerekçe aslında BM Barış Gücü, BM Geçici Görev Gücü kapsamında UNIFIL'in orada görev yaptığını ifade ediyor fakat son tahlilde, sizler de bizler de biliyoruz ki oradaki geçici görev gücünün herhangi bir şekilde Lübnan'da barışı sağlamak gibi bir vasfı maalesef yok. Askerimizin orada bulunması, Lübnan'la olan tarihî ilişkilerimizin hatırlatılması, bir yumuşak güç unsuru olarak orada görev yapması anlaşılabilir bir şeydir. Bu noktada, zaten 2027 yılı itibarıyla tedricen tasfiyesine karar verilmiş, son kez uzatıldığını anlıyoruz. Bu anlamda, yumuşak gücümüzün Lübnan'da var olması gerekçesiyle bu tezkerenin olumlu yönde olduğunu ifade etmek istiyorum' dedi.
İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan ise şunları söyledi:
'Lübnan bir zamanlar 'Doğu'nun Paris'i' diye anılırdı. Caddelerinde şiir vardı, müzik vardı, sanat vardı, ticaret vardı; bunların hepsi yan yana yürüyordu. Ne olduysa, o renkli mozaiğin içindeki fay hatları birden harekete geçti Lübnan'da; mezhep farklılıkları siyasete, siyaset de düşmanlığa dönüştü o dönem. Lübnan öyle güzeldi ki kimse bir gün kendi topraklarında Birleşmiş Milletler askerlerinin devriye gezeceğini hayal bile edemiyordu, sınırlarını barış adına Birleşmiş Milletler askerlerinin denetleyeceğini de hiç düşünmemişti. Ben şimdi bugün size sormak istiyorum; aranızda Hatay'da, Mersin'de, Antalya'da, Diyarbakır'da, hatta İstanbul'un sokaklarında Birleşmiş Milletler güçlerinin gezdiğini hayal eden var mı? Onlar da bizim gibiydi, 'bizim başımıza gelmez' demişlerdi ama geldi ve o eski Lübnan, o zarafetin, kültürün, refahın Lübnan'ı sadece hatıralarda kaldı.
İsrail dilediği an operasyon yapabiliyor Lübnan'da; isterse bombalıyor, isterse susturuyor. Bugün İsrail'in gölgesi Beyrut'un sokaklarında bile hissediliyor ve bu manzaranın ortasında adına 'barış' dedikleri bir de tiyatro oynuyorlar. Şimdi, kalkmışsınız, Lübnan tezkeresinin süresini uzatmak istiyorsunuz. Peki, ben size hatırlatayım; 7 Ekim 2023 sabahı bölgede cehennemin kapıları aralanmıştı ve hemen ardından 11 Ekim'de biz de Mecliste Lübnan tezkeresinin bir yıl uzatılmasını kabul etmiştik. Peki, ne değişti o günden bugüne kadar? İsrail Lübnan'ın içinden geçti, başkentini bombaladı Lübnan'ın. UNIFIL ne yaptı; hiçbir şey, sadece seyretti. Bugün İsrail isterse Beyrut'ta, hatta Şam sokaklarında bile istediği operasyonu çekebiliyor. Hâl böyleyken bu tezkereyi neden iki sene uzatıyoruz? Neyi, kimi kimden koruyoruz? İki yıl içerisinde nelerin gerçekleşmesini öngörüyorsunuz? Yaşadığımız son iki yıl önümüzdeki iki yılın habercisi mi? Onun için mi Türkiye'yi son iki yıldır Lübnanlaştırmaya çalışıyorsunuz? Çabalarınız bu yönde. Onun için mi Türkiye'nin 40 yıllık terörle mücadelesini kırk günde çöpe atan, 40 gündür ihanet masasında müzakere eden bir ittifakla karşı karşıyayız biz? Tüm bunları Suriye, Irak, Lübnan, Filistin ve İran'da yaşananlardan ayrı düşünemeyiz. Ülkeler ayrı ama düğmeye basanlar hep aynı.'
DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki ise şunları söyledi:
'1978'den beri var olan bu görev gücünün Ortadoğu'da barışı ne derece sağladığı bir soru işareti olarak yer almaktadır. Üstelik 1978'de kurulan UNIFIL, İsrail'in de tanımasına rağmen İsrail her defasında burayı bombalamayı başarmıştır. İsrail, Lübnan'ı, Gazze'yi, Filistin'i bombalarken aynı zamanda UNIFIL'in Birleşmiş Milletler üssünü 1996 yılında bombalamış yüzü aşkın kişiyi öldürmüştür. Peki sonrasında İsrail'e dur denilmiş midir; hayır. O dönemde daha dar kapsamdayken 2006 yılında yine İsrail'in Lübnan'a saldırısı sonrasında ağır bombardımanlar sonrasında UNIFIL'in görev süresi ve üye ülkeler genişletilmiş o tarihte Türkiye de bir bileşeni olmuştur. Peki ne oldu 2006'da; yine bugün olduğu gibi İsrail sudan bahanelerle Lübnan'a karşı savaş stratejisine başladı. İsrail hem Filistin' hem Lübnan'a saldırılarını arttırdıkça arttırdı. Raporlarda ne denildi; 'İsrail'in bu saldırılarından üzüntü duyuyoruz'. Peki yaptırım var mı; yok. Ambargo var mı; yok.'
CHP İstanbul Milletvekili Yunus Emre şunları söyledi:
'Geçmişten beri BM Güvenlik Konseyi kararıyla oluşturulan misyonlara ülkemizin katılmasıyla ilgili tezkerelere olumlu oy kullanmıştık. Bugün de tutumumuzu değiştirmemizi gerektiren bir durum yok. Ancak yıllardır bu tezkereleri Meclis'te konuşuyoruz defalarca şunu hatırlattığımı biliyorum; Meclis böyle bir tezkere ile silahlı kuvvetlerin yurtdışına gönderilmesi yetkisini bir kişiye, cumhurbaşkanına veriyor. Büyük bir ciddiyetsizlikle Cumhurbaşkanı tarafından bir sayfalık yazıyla bu yetki isteniyor. Bu yetki ayrıca Cumhurbaşkanına kapsamı, miktarı gibi yetkileri de belirlemek üzere veriliyor. Geçmişte parlamenter sistem vardı. Parlamenter sistemde bu yetkiyi bir heyet olarak bakanlar kurulu Meclis'ten isterdi ve bir heyet olan bakanlar kuruluna bu yetkiyi verirdi. Bugün ise tek bir kişiye bu yetkiyi veriyoruz. Burada verilen kararın geri dönüşü yok. Anayasa Mahkemesi tezkelerle ilgili kararı görüşmüyor. Bu nedenle burada ciddi bir iş yapıyoruz. Silahlı kuvvetlerin yurtdışına gönderilmesinden bahsediyoruz ama bu işlem Meclis doğrudan bilgilendirilmeden yapılıyor.'
Emre, Amerikan Büyükelçisi Tom Barrack'ın sözlerine ve Suriye'de çekildiği bir fotoğrafta arkasında yer alan fotoğrafta Hatay'ın da Suriye toprakları içinde kalmasına tepki göstererek;
'Bir cüretin ilanı var burada. Bunun karşısında da süt dökmüş kedi gibi bir iktidar var. Bu bir hata değildir bu bir bakış açısının itirafıdır. Türkiye'yi bölgesel denklemde eksilterek içeride zayıf bir Türkiye, bağımlı bir Türkiye olarak gösterildiği bir fotoğraftır. Bir büyükelçi önünde bulunduğu haritaya Türkiye'nin sınırlarından emin olarak geçmek zorunda. Ayrıca bizim ülkemizin her karış toprağı buradaki gibi bir diplomatik fotoğrafın dekoru değildir, milletimizin bedel ödeyerek koruduğu vatan toprağıdır' dedi.
AK Parti Sinop Milletvekili Nazım Maviş, CHP İstanbul Milletvekili Yunus Emre'nin konuşmasına tepki göstererek;
'Herhalde Cumhurbaşkanımızın bugüne kadarki mücadelesi içerisinde nasıl cesaretin ete kemiğe bürünmüş hali olduğunu seçmen 23 yıldır görüyor. Biz bugünlere vesayet odaklarıyla mücaddele ederek geldik. Cumhuriyet mitinglerine rağmen, MİT krizine rağmen, Gezi kalkışmasına rağmen, 17- 25'e rağmen, 15 Temmuz'a rağmen Recep Tayyip Erdoğan'la mücadele ederek geldik. Dışarıdan medet umanlar, dışarıya ülkesini şikayet edenler bizim milletle bağımızı anlayamazlar. Hiç kusura bakmayın cumhuriyeti koruyup kollamak Cumhuriyet Halk Partisi'nin görevi değildir. Siz kendi partinizi korumaya ve kollamaya bakın bugünlerde' dedi.