Temiz Hava Hakkı Platformu'nun (THHP) hazırladığı 'Kara Rapor 2025'e göre, Türkiye'de hiçbir ilin havası Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) önerdiği değerlere göre temiz değil. Uzmanlara göre, hava kirliliği yılda en az 60 bin erken ölüme yol açıyor. 2023 depremleri ise enkaz tozuyla birlikte yeni bir kirlilik dalgası yarattı.
(Mürvet KUBAY-ÖZEL HABER)
Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP), Türkiye'deki hava kirliliği gerçeğini gözler önüne seren 'Kara Rapor 2025'i yayımladı. Rapora göre, ülkede yaşayan her 10 kişiden 9'u hâlâ kirli hava soluyor.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın hava kalitesi izleme istasyonlarından alınan 2024 verileriyle hazırlanan rapor, hiçbir ilin havasının Dünya Sağlık Örgütü'nün önerdiği kılavuz değerlere uygun olmadığını ortaya koydu.
Raporda ayrıca, Türkiye'de hava kirliliğinin hâlâ düzenli ve yeterli şekilde ölçülmediği vurgulandı.

Yılda 60 bin erken ölüm
THHP'ye göre, hava kirliliği düzeyi DSÖ standartlarına indirilebilirse Türkiye'de yılda en az 60 bin kişinin hayatı kurtarılabilir.
Verilere göre;
KOAH'a bağlı ölümlerin yüzde 41.3'ü,
Kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin yüzde 27.7'si,
İnme kaynaklı ölümlerin yüzde 27.4'ü,
Akciğer kanserine bağlı ölümlerin yüzde 18.6'sı hava kirliliğinden kaynaklanıyor.
Ayrıca, demans riski de yüzde 8 artıyor.
Iğdır, Erzincan ve Kütahya
Rapora göre 2024'te hiçbir ilin havası temiz çıkmadı.
Osmaniye, Iğdır ve Malatya, partikül madde (PM10) kirliliği en yüksek üç il oldu.
Kirliliğin ana kaynakları arasında trafik, sanayi tesisleri ve termik santraller öne çıktı.
Osmaniye'de yaşayan yurttaşlar yıl boyunca ortalama 83.6 µg/m³ partikül madde soludu. Bu değer, DSÖ'nün belirlediği güvenli sınırın beş katı ve Türkiye'nin yasal sınırının iki katından fazla. Sanayi bölgeleri olan Bursa-Kestel, Osmaniye ve Şırnak'ta halk, yılın yüzde 70'inde, yani 250 günden fazla süreyle sağlıksız havaya maruz kaldı.
Depremlerin etkisi
Raporun dikkat çeken bir bölümü ise 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerin hava kalitesine etkisi oldu. 11 ili kapsayan afet bölgesinde yıkılan yüz binlerce bina, enkaz kaldırma ve depolama sırasında yoğun toz (partikül madde) kirliliğine neden oldu.
Resmî verilere göre, deprem bölgesinde 2 milyon 258 bin binadan 263 binden fazlası yıkılmış ya da yıkılacak durumda. Bu binalardan çıkan atık miktarının 116 ila 216 milyon ton arasında olduğu tahmin ediliyor.
Enkaz taşıma, yıkım ve depolama süreçlerinde ortaya çıkan toz; asbest, silika, cam lifi ve alçı gibi insan sağlığına zararlı maddeler içeriyor.

'İkincil afet' boyutunda
Depremler sırasında Hatay İskenderun Limanı'nda çıkan ve 10 gün süren yangın, bölgede hava kirliliğini tehlikeli seviyelere çıkardı.
Ayrıca konteyner ve çadır kentlerde yakılan sobalar da hava kalitesini daha da düşürdü.
Halk sağlığı uzmanları, toz kirliliğinin burun tıkanıklığından bronşit ve reflüye kadar birçok sağlık sorununa neden olduğunu, yıkılan binalardan yayılan asbestin ise kanser riski taşıdığını vurguladı.
'Sessiz pandemi'
Raporun tanıtım toplantısında konuşan THHP Koordinatörü Deniz Gümüşel, 'Türkiye'nin her köşesinde temiz hava solumak temel bir insan hakkıdır. Ancak bu hak yıllardır ihlal ediliyor. Ölçümler yetersiz, politikalar eksik. Hava kirliliği artık sessiz bir pandemi haline geldi' dedi.
Uzmanlar, raporun halk sağlığı açısından uyarı niteliğinde olduğunu vurgularken, acil önlem alınmazsa önümüzdeki yıllarda hava kirliliğine bağlı ölümlerin artabileceği uyarısında bulundu.
THHP'den çözüm önerileri
Temiz Hava Hakkı Platformu, yıkım ve enkaz süreçlerinin çevreye ve sağlığa zarar vermemesi için alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı:
Yıkımlar, bölge halkına önceden duyurulmalı; alanlar boşaltılmalı.
Enkaz taşıma işçileri koruyucu ekipman kullanmalı.
Tehlikeli atıklar yerinde ayrıştırılmalı.
Kamyonlar seyir halindeyken tozun yayılmaması için üzeri kapatılmalı.
Enkaz alanları düzenli sulama ile toz yayılımı önlenmeli.
Yeni yerleşim alanları, meteorolojik modellemelerle kirlilikten etkilenmeyecek şekilde konumlandırılmalı.



