Oya Aksu'nun Aksak Sesler'inde Anadolu'nun içli rüzgârları arasında büyüyen gençlerin arayışlarını duyuyoruz. Neslihan Perşembe Kulakoğlu'nun Aşkın Kedi Mevsimi adlı şiir kitabında sessizliğin içinde yankılanan bir sevginin, insanla doğa arasındaki kadim bağın izini sürüyoruz. Çiçek Polat'ın Çiçek Tutulması ise renklerin diliyle konuşuyor; duyguların, tıpkı gökyüzü gibi birdenbire kararıp yeniden aydınlandığı o içsel anları yakalıyor.

Bir Eflatun Ölüm ise Behçet Aysan'ın ardından yazılmış bir belleğin, bir vicdanın kitabı olarak karşımıza çıkıyor.

Gülizar Atan'ın Ruhların Dansı'nda ise sözcükler birer nefese dönüşüyor; insanın kendi iç titreşimini bulduğu o eşsiz anlara tanıklık ediyoruz. Ve sonunda, 'Biraz da gülelim' diyen Temel ve Dursun'un fıkrası, bize hayatın tüm ciddiyeti içinde bile mizahın, umudun ve gülümsemenin ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatıyor.

Bu sayfa, hem duygunun hem düşüncenin izini süren yazarların buluşma noktası. Her kitap, bir başka dünyanın kapısını aralıyor. Her satır, bir başka sese kulak veriyor. Çünkü bazen insan, kendini en çok başkasının cümlesinde bulur. Ve belki de edebiyatın en güzel tarafı budur: her okurda yeniden doğmak.

Aksak Sesler

Oya Aksu

Aksak Sesler

Edebiyat, insanın iç sesini duyabilmenin en eski ve en etkili yollarından biridir. Gençlik döneminin karmaşık duygularını, arayışlarını ve çatışmalarını dile getirmek ise her zaman özel bir ustalık gerektirir. Oya Aksu'nun Aydili Sanat Yayınlarından okuyucuyla buluşan 'Aksak Sesler', tam da bu noktada okurunu Anadolu'nun dingin ama derin coğrafyasına davet eden bir ilk gençlik romanı olarak öne çıkıyor.

Roman, Anadolu'nun doğasında yoğrulmuş insan hikâyelerini, gençliğin saf ama sorgulayıcı bakışıyla harmanlıyor. Doğanın ritmiyle insanın iç ritmi arasındaki o 'aksak' uyumu yakalayan yazar, okuyucuya sadece bir hikâye değil, bir ses sunuyor. Kimi zaman kırık, kimi zaman güçlü, ama her daim içten bir ses.

'Aksak Sesler', karakterlerini kurgusal olmaktan çok, yaşamın içinden seçilmiş gibi hissettiriyor. Her biri, Anadolu'nun farklı renklerini temsil eden bu karakterler, kendi yaşam mücadelesi içinde hem çevresiyle hem de kendi iç dünyasıyla hesaplaşır. Romanın en güçlü yönlerinden biri, bu karakterlerin yapaylıktan uzak, 'tanıdık' bir sıcaklık taşımasıdır. Okuyucu, bu karakterlerde hem kendini hem de çevresindeki insanları bulur.

Romanın belki de en etkileyici yanı, genç okuru edilgen bir konumdan çıkararak düşünmeye ve hissetmeye çağırmasıdır. 'Aksak Sesler', gençlere yalnızca bir hikâye anlatmaz; onların kendi iç seslerini keşfetmelerine, o sesi anlamalarına ve kabullenmelerine alan açar. Bu yönüyle roman, yalnızca bir edebî eser değil, aynı zamanda bir farkındalık yolculuğudur.

Yazar, Anadolu'nun doğasını bir fon olmaktan çıkarıp neredeyse bir karakter haline getirir. Rüzgârın sesi, toprağın kokusu, dağların sessizliği tüm bunlar, romanın duygusal dokusunu örer. Dil sade ama derindir; genç okurun anlayabileceği kadar yalın, yetişkin okurun üzerinde düşüneceği kadar katmanlıdır.

'Aksak Sesler', gençliğin arayışını Anadolu'nun kültürel ve duygusal zenginliğiyle birleştirerek Türk edebiyatına özgün bir soluk kazandırıyor. Bu roman, kendi sesini arayan her gence, doğanın içinden gelen bir yankıyla sesleniyor: 'Kendini duymaktan korkma, çünkü her aksak ses, bir gün kendi ritmini bulur.'

Aşkın Kedi Mevsimi

Neslihan Perşembe Kulakoğlu

Askin Kedi Mevsimi

'kediler sırlarını insana verir/ koca binalar birden yıkılırsa/ ölüm koridorlarından geçip/ hüzünlü bakışlar serip yola/ yardım çığlıklarını duyurur/kurtulan canlar diyarında'

Şiir, çoğu zaman insanın en derin duygularına dokunmanın en sade ama en güçlü yoludur. Gazeteci, şair ve yazar Neslihan Perşembe Kulakoğlu'nun ŞEY Kitap'tan okuyucularıyla buluştuğu 'Aşkın Kedi Mevsimi' adlı şiirinde bu sade gücü kullanarak hem duygusal hem de düşünsel katmanları olan bir atmosfer kurar. Bu şiir, adeta bir sessizliğin içinden yükselen çığlık gibidir. Hem aşkın hem de yaşamın kırılgan yanlarına, insan ve hayvan arasındaki görünmez bağlara odaklanır.

Şiirin ilk dizesi 'kediler sırlarını insana verir' ifadesiyle başlar. Bu güçlü açılış, şiirin temel metaforunu kurar: kedi burada yalnızca bir hayvan değil, sezginin, zarafetin ve sessiz bilginin simgesidir. Şair, kedilerin insanlara sırlarını 'vermesiyle', doğa ile insan arasındaki kadim bağı hatırlatır. Kedinin sessiz varlığı, insanın içsel yalnızlığıyla buluşur; iki tür arasında görünmeyen ama hissedilen bir köprü kurulur. Bu köprüden geçilerek depremde yıkılmış bir binadan kaç can kurtarılır:

Kulakoğlu'nun şiir dili, süslü değil; yalın ama yoğun bir duygusallık taşır. Kısa dizeler, az sözcükle çok şey anlatma becerisini yansıtır. 'Aşkın Kedi Mevsimi', sesini yükseltmeden, okuyucunun iç dünyasında yankılanan bir şiirdir. Her dize bir nefes kadar kısa, ama bir ömür kadar derindir.

'Aşkın Kedi Mevsimi', yalnızca bir şiir değil; insanın doğayla, ölümle ve sevgiyle kurduğu karmaşık ilişkinin şiirsel bir özeti gibidir. Neslihan Perşembe Kulakoğlu, sade ama derin diliyle, okurunu hem düşündürür hem de duygulandırır. Bu şiir, bize şunu fısıldar:
Kediler gibi sessiz kalabilmek, yıkımın içinde bile yaşamı sezebilmek, işte gerçek aşkın mevsimi budur.

Şiiri okudukça boyunca doğa imgeleri, yağmur, toprak, rüzgâr, kedi, gece— iç içe geçer. Bu imgeler, insana hem huzur hem de farkındalık kazandırır. Kitabın dilinde bir 'sessiz müzik' vardır; sanki her cümle, bir nefes gibi akar.

Çiçek Tutulması

Çiçek Polat

Cicek Tutulması-1

Aydili Sanat Yayınları tarafından kitapseverlere ulaşan 'Çiçek Tutulması' şiir kitabı, görülmeyeni göstererek, duyulmayanı duyuruyor. Şair, insanın iç dünyasını renklerle, doğayla ve sezgisel bir anlatımla örüyor. Onun şiirleri, bir tabloya bakmak gibi: Her dize, bir renk tonu; her imge, bir dokunuş gibi.

Polat'ın şiirlerinde renkler yalnızca görsel bir unsur değildir; her biri bir duygunun simgesidir. Kırmızının yakıcılığı, mavinin dinginliği, sarının umudu, siyahın suskunluğu: Hepsi insana dair bir hâlin karşılığıdır. Şair, bu renkleri soyut duygularla birleştirerek okuyucuyu kendi iç âlemine doğru bir yolculuğa çıkarır.

'İnsanı kestirmeden renklere taşıyan dizeler' ifadesi tam da Polat'ın poetikasını anlatır. Onun şiirinde duygular doğrudan değil, renklerin gölgesinde, bir tür şiirsel resim estetiğiyle anlatılır. Bu da şiirlerine hem zarif bir gizem hem de derin bir duyarlılık kazandırır.

Çiçek Tutulması, adının çağrıştırdığı gibi bir doğa olayı kadar gizemli, bir içsel olay kadar sarsıcı bir kitap. 'Yürek tutulması' derken, şair aslında insanın kendini fark ettiği o ani duraklamadan söz ediyor. Bir duygunun kalpte yankılandığı, bir anın zamana sığmadığı o kısacık ama yoğun hisler kitabın merkezinde yer alıyor.

Polat'ın şiirleri okuyucuya sadece duygusal bir yoğunluk değil, aynı zamanda bir kendini yeniden tanıma deneyimi sunuyor. Şiir, burada bir anlatı değil; bir aynaya dönüşüyor. Okuyucu, her dizede kendi izini, kendi kırılmasını, kendi sessizliğini buluyor.

Şair, şiirinde kadın sesini incelikle ama güçlü bir biçimde yansıtıyor. Onun dizelerinde kırılganlık bir zayıflık değil, bir farkındalık biçimi. 'Yeni bir bakışla kendini kavramak' ifadesi, kitabın ruhunu özetliyor: İnsan kendini yeniden görmeden, dünyayı da göremez.

Polat'ın şiirlerinde bu yeniden görme hâli, doğanın içinden süzülerek gelir. Rüzgâr, çiçek, yağmur, gece, ay tümü insana ayna tutan varlıklardır. Şair, bu unsurlarla içsel bir diyalog kurar; şiir, bir doğa günlüğü kadar canlı, bir iç monolog kadar samimi hâle gelir.

Şairin lirizmi duygusal ama dengelidir. Ne tam bir hüzün ne tam bir umut; iki hâl arasında gidip gelen bir denge vardır. Tıpkı bir tutulma anı gibi: ne tam karanlık ne tam aydınlık.

Bir Eflatun Ölüm

Eflatun (1)

Bir Eflatun Ölüm, yalnızca bir anma kitabı değil; bir kuşağın belleğinde yanan bir izdir. Behçet Aysan'ın dostlarının, meslektaşlarının ve sevenlerinin kaleminden doğan bu eser, hem bir ağıt hem de bir direniş manifestosudur. Kitap, 2 Temmuz 1993'te Sivas Madımak Oteli'nde alevler içinde yitirilen şairin ardından yazılmış yazılar, mektuplar, şiirler ve anılarla örülüdür. Ancak bu metinler bir ölümün yasını tutarken, aynı zamanda Behçet Aysan'ın yaşarken savunduğu insancıl, aydınlanmacı, özgürlükçü değerleri yeniden diriltir.

Eflatun, 'ölüm, ruhun özgürleşmesidir' der. Kitabın adındaki 'Eflatun Ölüm' ifadesi bu felsefi göndermeyi taşır: Behçet Aysan'ın ölümü, bedensel bir yok oluşun ötesinde, bir düşüncenin ve vicdanın bedelidir. Aysan'ın şiirlerinde sıkça rastladığımız hüzün, sevgi, insanlık ve adalet arayışı, bu kitapta dostlarının sözleriyle yeniden yankılanır. Onun 'beyaz bir karanlık' içinde yazdığı dizeler, Sivas'ın karanlığında eflatun bir ışık gibi parlamayı sürdürür.

Kitap, çok sesli bir bellek çalışmasıdır. Her bir dostunun kaleminden çıkan satırlar, Aysan'ın bir birey, bir hekim, bir baba ve bir şair olarak kimliğini çoğul bir biçimde inşa eder. Bu metinlerde Behçet Aysan, yalnızca trajik bir şekilde yitirilmiş bir şair olarak değil; yaşadığı çağın etik duruşunu temsil eden bir vicdan figürü olarak belirir.
Dostlarının anıları, Aysan'ın insana duyduğu derin saygıyı, yaşamı boyunca sürdürdüğü adalet arayışını ve sanatıyla kurduğu ince dengeyi yansıtır. Bu çok katmanlı yapı, bireysel bir ağıttan çok, toplumsal bir yüzleşmeye dönüşür.

Ruhların Dansı

Gülizar Atan

Ruhların Dansı

Şair Gülizar Atan, Akdoğan Yayınları'ndan çıkan 'Ruhların Dansı' adlı kitabıyla okuyucuya 'merhaba' diyor. Atan'ın şiirlerinde kalp, sadece bir organ değil; evrenin atışını duyan bir merkezdir. Şair, 'ruh' kavramını soyut bir fikir olarak değil, yaşayan, nefes alan, hisseden bir varlık gibi işler. Her şiir bir ritim taşır; tıpkı bir dans gibi bazen zarif, bazen sarsıcı, ama daima içten.

'Ruhların dansı' ifadesi, kitabın yalnızca adı değil, bütün şiirlerin eksenidir. Bu dans, insanın kendisiyle, geçmişiyle, sevdikleriyle ve hatta kaybettikleriyle yaptığı bir içsel döngüdür. Şairin dizelerinde ölümle yaşam, hüzünle sevinç, yalnızlıkla kalabalık aynı sahnede buluşur.

Onun dizelerinde hem içsel bir sükûnet hem de varoluşun titreşen ritmi var. Kitap, yalnızca şiirlerden değil, insan ruhunun kıvrımlarına yapılmış uzun bir yolculuktan oluşuyor. Atan'ın şiir evreninde hüzün, bir karanlık değil; farkındalığın kapısıdır. Şair, acıyı bir yara olarak değil, ruhun olgunlaşma sürecinin parçası olarak görür. Aşk, onun şiirlerinde bedensel değil; ruhsal bir birleşmedir. Bu yönüyle Ruhların Dansı, romantik bir kitap olmanın ötesine geçer; insana derin bir ruhsal deneyim sunar.

Şiirlerde sık sık karşımıza çıkan imgeler ; gölge, su, ay, rüzgâr, ayna hepsi bir dönüşümün sembolleridir. Gülizar Atan, bu imgeleri kullanırken abartıya kaçmaz; yalın ama vurucu bir dil tercih eder. Her imge, bir duygunun izini taşır.

Atan'ın dili, okuyucuyu içine alan bir lirik dinginlik taşır. Sözcükleri özenle seçer; fazlalıktan arınmış, temiz bir ses bırakır geriye. Şiirler, bir dua kadar saf, bir iç konuşma kadar kişiseldir. Onun kaleminde dil, süs değil; sezgi aracıdır. Okuyucu, her dizenin ardında bir nefes, bir iç titreşim hisseder.

Bazı şiirlerinde ise müzikal bir ritim vardır. Kısa dizeler, tekrarlayan imgeler, iç uyaklarla örülmüş yapı, hepsi şiirleri birer ruhsal melodiye dönüştürür. Bu yönüyle Ruhların Dansı, yalnız okunacak değil, hissedilecek bir kitaptır.

Biraz da Gülelim

İki olasılık

Temel ile Dursun konuşuyorlardı:

Temel Dursun'a sorar:

Özgü Namal'dan korkutan trafik kazası
Özgü Namal'dan korkutan trafik kazası
İçeriği Görüntüle

- Savaş çıkarsa yandık galiba.

Dursun düşündü:

- İki olasılık var, dedi. Ya çıkar ya çıkmaz. Çıkmazsa mesele yok, çıkarsa iki olasılık var:

Ya çürüğe çıkarız ya askere alınırız. Çürüğe çıkarsak mesele yok, askere alınırsak iki olasılık var: Ya geri cephe ya ileri cephe. Geri cephede kalırsak mesele yok, ileri cepheye gidersek iki olasılık var: Savaşı ya kazanırız ya kaybederiz. Kazanırsak mesele yok, kaybedersek iki olasılık var: Ya esir düşeriz ya ölürüz. Esir düşersek mesele yok, ölürsek iki olasılık var: Ya gömerler ya kağıt fabrikasına yollarlar. Gömerlerse mesele yok, kağıt fabrikasına yollarlarsa iki olasılık var: Ya gazete kağıdı ya tuvalet kağıdı. Gazete kağıdı olursak mesele yok, tuvalet kağıdı olursaaak: İşte o zaman yandık Temel!

Tuğçe Yerdelen ile Kitap Saati

Kaynak: RSS