İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, önceki gün Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in kapısını çaldı.
Yanında kim vardı dersiniz?
İzmir'in seçilmiş belediye başkanı olarak bir heyet mi, teknik ekip mi, yatırımcı mı?
Hayır!
AK Parti İzmir İl Başkanı ve AK Parti Genel Sekreteri ile birlikte...
Yani bir CHP’li belediye başkanı, İzmir için bekleyen yatırım projelerine onay almak için AK Parti teşkilatının “refakatiyle” Ankara’ya gidebiliyor. Oysa bu tablo; ne demokratik teamüllere yakışıyor, ne de yerel yönetimlerin anayasal özerkliğine...
Bu ülkede seçilmiş bir büyükşehir belediye başkanı, kendi şehrinin projeleri için Maliye Bakanı'yla doğrudan görüşemeyecekse, biz bu sistemin neresindeyiz?
Proje hazır, kredi hazır, dış finansman kaynağı hazır...
Ama aylardır onay yok.
Neden?
Çünkü Cumhurbaşkanlığı sisteminde “merkezin keyfi” olmadan musluk açılmıyor. Çünkü yatırım da siyasileştirilmiş durumda.
Cemil Tugay, daha birkaç hafta önce “Bize izin verilmiyor” dememiş miydi? İşte bu sözlerin altı şimdi bir başka gerçeklikle çiziliyor. Onay alabilmek için muhalefet belediye başkanı, iktidar partisinin il başkanına tutunmak zorunda bırakılıyor.
Neden Türkiye'nin üçüncü büyük kentinin başkanı aylardır Bakan ile görüşemez. Kapalı kapılar, il başkanının "Görüştüreyim sizi" demesiyle açılır.
Ne acı bir tablo!
Belediyecilik bu mudur? Proje geliştirmek, halk için kaynak yaratmak, kenti ileriye taşımak için çaba göstermek... Tamam da, bunları uygulamaya koyabilmek için bir partinin rızasını almak gerekiyorsa, seçim niye yapıyoruz? Bu durumda Sayın Tugay belediye başkanı değil, rica makamı olmuş demektir.
Üstelik AK Parti'nin il başkanı iki gün gün açıklama yaparak, kendisinin çözüm için hazır olduğunu, Bakan Mehmet Şimşek'le Cemil Tugay'ı görüştürebileceğini sesli olarak açıkladı.
İzmir halkı, oyunu bir adaya verirken; “Bu kişi benim adıma Ankara’dan icazet dilensin” diye mi verdi? Yoksa projelerini yürütsün, bürokrasiyle eşit ve kurumsal ilişkiler kursun, kendi kentine sahip çıksın diye mi?
Bugün Ankara’da kurulan masa, İzmir’in değil, sistemin çarpıklığının göstergesidir. Belediyeler bakanlıkların kapısında beklemesin diye kurumsallaşmış bir yerel yönetim anlayışına ihtiyaç var. Yoksa yarın başka bir CHP’li başkan da elinde dosyayla, başka bir partinin il başkanına “Beni içeri alır mısınız?” demek zorunda kalacak.