Yaşam

Bilgi, empati ve toplumsal bilinç

Bugün, her cuma olduğu gibi 'Kitap Saati' ile okurlarımızla buluşuyoruz. Yerimize gelerek ya da posta yoluyla kitaplarını ulaştıran şair ve yazarlara tekrar teşekkür ediyoruz. Hepimizin ortak noktası olan kitaplar bizleri buluşturuyor.

Dünyanın her bir köşesinde, kitap okuma eylemi insanlığın hem bireysel gelişimine hem de toplumsal uygarlaşmasına katkı sağlayan en önemli araçlardan biridir. Kitaplar, yalnızca bilgi edinme aracı olarak değil, aynı zamanda insanların zihinsel sınırlarını zorlayan, hayal gücünü genişleten ve kişisel dönüşümü tetikleyen değerli kaynaklardır.

Kitap okumak, bilgi edinmenin en eski ve etkili yollarından biridir. Okuma alışkanlığı, bireyin düşünsel dünyasını zenginleştirir, hayal gücünü geliştirir ve kişisel gelişime katkı sağlar. Her bir kitap, okuruna farklı bir bakış açısı sunar, dünyayı ve insanları farklı açılardan görmesini sağlar. Bu da, bireyin zihinsel esnekliğini arttırır ve sorun çözme yeteneğini geliştirir.

***

Okuma alışkanlığı, kelime dağarcığının gelişmesine de önemli ölçüde katkı sağlar. Birçok kelimeyi yazılı metinlerden öğrenmek mümkündür ve bu, bireyin dil becerilerini geliştirerek daha etkili iletişim kurmasını sağlar. Bu süreç, hem yazılı hem de sözlü iletişimde kişinin kendini daha iyi ifade etmesine olanak tanır. Ayrıca, kitaplar, tarih, felsefe, edebiyat, sanat gibi çeşitli alanlarda derinlemesine bilgi edinme fırsatı sunarak bireyin entelektüel birikimini arttırır.

Toplumlar, eğitimli ve bilgili bireylerle ilerler. Kitaplar, toplumsal gelişimin temel taşlarından biridir. Gelişmiş toplumların ardında güçlü bir okuma kültürü ve kitap okuryazarlığı yatmaktadır. Okuma alışkanlığı, insanların düşünsel düzeyde daha derinlemesine düşünmesini sağlar ve toplumsal bilinçlenme oluşturur. Kitaplar, toplumsal sorunları ve adaletsizlikleri anlamak, empati kurmak ve insan hakları gibi evrensel değerler hakkında bilgi sahibi olmak için önemli bir kaynaktır.

Söz Kalsın Geriye

Şair-yazar Atila Er'in ŞEY Kitap'tan, okuyucularla buluşturduğu 'Söz Kalsın Geriye' anlatı ziyafeti sunuyor. Yazarın kitabının tanıtım bülteninde de şu ifadeler yer alıyor: 'İncelediğiniz bu kitap, yaklaşık otuz beş yıldır koşulan maratonun ardından geriye kalan ılık bir nefestir. Bu nefesi içinize çekin lütfen! Hatta dokunun. Hüzünleri, sevgileri, acıları, dostlukları, arkadaşlıkları ve sevdaları göreceksiniz satır aralarında. Şiirlerle coşacak, öykülerle ağlayacaksınız belki de. Çocuk kitaplarıyla çocuk olacaksınız bazen, kim bilir! Masalların gölgesinde uyuyacaksınız bir süreliğine. Tatlı tatlı gülümseyeceksiniz 'Mavi Mektuplar' ın diliyle. 'Elimden Dilimden Yüreğimden' ve 'Yazıyorum, Öyleyse Yokum' ile yetineceksiniz; var olanı paylaşmanın huzuruyla. Emeğe duyduğum saygının yansımasına tanık olacaksınız Nahit Ulvi Akgün, Haşim Kanar ve İvan Doynov adlarını okuyunca. (Anısı güzellere karışan bu üç güzel şairin/yazarın anıları önünde saygıyla eğiliyorum.)

Umuda kilitlensin gözler

Geride bıraktığımız yıllar içerisinde, dostluklarını benden esirgemeyen güzel yürekli insanların, benimle ilgili kaleme aldıkları yazılar ve yaptıkları söyleşiler adına hepsine teşekkür ediyorum. Bizimkisi zamana not düşmekti. Yarın başka bir dünyaya göç ettiğimizde, arkamızda bir ışık kalsın istedim. Bu kitabın sayfalarında cıvıldaşsın diller, birbirlerine dokunsun eller, sevda için çarpsın yürekler, hep umuda kilitlensin gözler: Daha ne olsun ki.'

Er'in kaleminin akıcılığı dışında, özel bir yeri de var benim için. Bilgisini sunarken öyle ustalıkla yapıyor ki, aynı bir nakış işler gibi. Bunca yıllık edebiyat birikimi, sayısız kitapları, 'gürül gürül akan nehirler gibi' coşkun sözleri sizin tam kalbinize işaret ediyor.

Yüzü gri

'yağmurun sesi düşüyor sur diplerine,

denizin ökçesinde pinekliyor koca şehir.

anlayamadım, nedendir sulardaki bu kibir?

biriktirmiyor kendini göz ucu büğetlere

üşümüş elleri nihal'in, cam buğularını silmekten

başında serseri bir ağrı, gramajı düşüyor gecenin

masanın üstüne bırakıyor usulca ağrıyan yanını

saçlarını okşuyor sanki o an alkolik sigara dumanı.

aniden irkiliyor genzini yakan dumandan.

yüzü gri. sıyrılırken alabora olmuş düşlerinden,

birden doluveriyor gözleri ' Atila Er

Masal Tadında Şiirler

Eğitimci-şair Kadir Karpuz'un 'Masal Tadında Şiirler' isimli şiir kitabı, İzmir Yazarlar Kooperatifi (İZYAKO) tarafından okurlarıyla buluştu. Karpuz şiiri şöyle tanımlıyor: 'Şiir;
Kendi kabını bulur. Bazen; küçücük bir tüpte, bazen; petri kabında yaşar. Kavanoza sığmadığı, damacana doldurduğu da, olur. Şiire zorla elbiseler giydirilmez. Kravat ya da papyon, taktıramazsın. Zorlarsan eğer, beyaz takımlarla, kömür ocağına, sokarsın şiiri.
Şiir; ezberlenmek için değildir, okunur içinden geldiği gibi. Şiir; gönül şarkısı, rüzgâr hışırtısı,
düşünce yansıması, sevgilinin gelişi sanki. Dolunayın aydınlatan ışığında, buruna gelen sevgili kokusudur. Nasıl istersen, O' dur Şiir...'

Okuyucuya sesleniyor

Şairin şiir kitabı da aynı kendisi gibi özenli, dikkatli ve sakin. Bazı nazm ve nesirleri okuduğunuz zaman şu hisse kapılıyorsunuz, 'Karanlık ve kasvetli bir odada lambayı yakmak istiyorsunuz fakat lamba yanmıyor. Bunalıyorsunuz, içiniz sıkılıyor.' Bazen de ' Ne zaman bitecek? Yarıda bıraksam mı? Okumasam mı?' monologların halinde buluyorsunuz kendinizi. Fakat Kadir Karpuz'un şiirleri size sesleniyor, 'merhaba' sesi sanki kulağınızda yankılanıyor. Öylesine yaşam dolu ki, kitabı elinizden bırakmak istemiyorsunuz. Çocukluğumuzda bizlere rol-model olan öğretmenleri hatırlıyorsunuz birden, öğretici ve sevecen. Tıpkı eğitimci-şair Kadir Karpuz gibi:

Şairin şiirleri, belli bir zümreye ait değil, herkesin:

'Şiirimi;

İnsanlarla, yabancılaşmadan,

Yaşanan sevgilerin içtenliğiyle

Yazmayı sürdürdüm.

Çevrem;

Papatyalar, gelincikler,

Ortanca çiçekleriyle süslendi.

Kiraz, kayısı, erik, şeftali, nar,

Çiçekleriyle bezendi.

Göğsümü ve aklımı sana uyarlayıp

Seni, senden uzakta da olsa,

Sevmeyi öğrendim.' Kadir Karpuz

İstikbal ve İstiklal

Şair, yazar Şerif Pınar'ın Atatürk'ün özdeyişlerinden öyküler kitabı 'İstikbal ve İstiklal', 7'den, 70'e geniş bir okuyucu kitlesine hitap ediyor. Şerif Pınar aynı zamanda öğretmen, tüm yazılarında da öğretmenliğinin etkisini hissediyorsunuz. Yazar, 'Mustafa Kemal Atatürk, yalnızca bir lider değil; aynı zamanda düşünceleri, sözleri ve insanlığa bıraktığı evrensel değerlerle büyük bir önderdir. Onun sözleri, zamanın ötesine geçerek bugün de bize yol göstermeye devam ediyor' diyerek önderimizi tanımlarken, eseri hakkında da şu ifadeleri kullanıyor: 'Ben 'İstikbal ve istiklal' eserimde, Atatürk'ün özdeyişlerini yalnızca yazılı birer ifade olarak değil, milli ve ahlâki değerleri önde tutarak, öykülere dönüştürerek sunmak istedim. Çünkü inanıyorum ki her özdeyiş, yaşanmışlığın, mücadelenin ve geleceğe dair umudun bir yansımasıdır. Bir yaşam felsefesi, bir yol haritasıdır. O sözlerin içinde hem bir milletin kurtuluş hikâyesi vardır hem de geleceğe dair ışık. İşte ben, bu ışığı biraz daha yakından nasıl hissettirebilirim diye düşünürken ortaya çıktı öykü fikri. Niyetim; Atatürk'ün sözlerini yalnızca aktarmak değil, onları duygu, olay ve yaşamla bütünleştirmekti. Özellikle çocuklara ve gençlere ulaşmak öykülerle daha kolay. Atatürk'ün düşüncelerini çocukların, gençlerin, her yaştan insanın gündelik hayatında yeniden bulabilmesi, onları içselleştirebilmesi çok önemli. Öykülerimde geçmişe bir bakış değil; aynı zamanda bugüne ve yarına bir davet var.

Geleceğe güvenle yürümek

Bu öyküler, okuyucunun zihninde ve kalbinde Atatürk sevgisini pekiştirmeyi, onu daha yakından hissetmeyi amaçlıyor. Yazarken düşündüğüm en önemli şey, Atatürk'ü sadece tarih kitaplarında kalan bir figür değil; bugünün insanına hâlâ öğretecekleri olan bir yol arkadaşı gibi hissettirmekti. Her satırda, onun ileri görüşlülüğünü, insan sevgisini ve vatan aşkını okuyucuya aktarmaya çalıştım. Umuyorum ki bu öyküler, okuyanların içinde Atatürk'e duyulan sevgi ve saygıyı büyütür; yeni nesillerin kalbine onun ışığını taşır. Çünkü Atatürk'ü anlamak, geleceğe güvenle yürümek demektir.'

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, Ata'mız, Gazi Mustafa Kemal'in özdeyişlerinden öyküler kitabı ülkemizde de bir ilki taşıyarak, okuyucuya ulaşıyor.

Kırmızı'ya...

Asla Kapanmayacak İçindeki Yaran: Kırmızı

Şair Kemal Kantar'ın ŞEY Kitap'tan çıkan, 'Kırmızı'ya' isimli şiir kitabı, şiir sevdalılarıyla buluştu. Şair Kantar, iyi bir kalem olmanın dışında iyi bir okur. Sabahın ilk ışıklarıyla gözünü açar açmaz, kitaplarla buluştuğunu anlatan, okumanın ihtiyaç olduğunu dile getiren Kantar, bu nokta da büyük küçük herkese örnek. Okumak, okur olabilmek herkesin harcı değil. Bir ödev gibi adeta ders çalışır gibi okumak, okumak, okumak:

Okurların merak ettiklerini ben de Kantar'a yönelttim. Uzun yıllardır şiir yazdığını, şiire gönül verdiğini biliyordum. Bakın şair ne anlattı: ' İyi bir şiir, her zaman okuruna ulaşır. Yeter ki o şiir, yürekten çıksın. Çünkü yürekten çıkan her söz, bir başka yüreğe dokunur. Şairin kalemiyle yazılan, okurun suskunluğunda anlam bulur. Ve evet, neden olmasın? Bir dağ başına, yalnızca cağ kebabı yemek için yolculuk yapan insanlar var bu ülkede. Şehirler değişiyor, yollar aşınıyor, zaman harcanıyor; ama güzel olan şey, mutlaka talep ediliyor.

Sabahın telaşı

Şair, şiirini kırmızı bir yola koymayı başarırsa, o şiir yavaş yavaş, ama mutlaka hedefine ulaşacaktır. Çünkü bazı kırmızılar, yalnızca bir renk değildir; onlar bir niyetin, bir duygunun, bir çağrının rengidir. Bendeki kırmızı da öyle bir kırmızı işte: Gecenin içinden sabaha doğar, sabahın telaşında akşamı örter. Gün onunla başlar ve onunla biter.

Kuşun yalnız uçması, içimde bir sızıya dönüşür. Pazarda dolaşan yaşlı bir teyzenin, gözlerindeki kırılmış umutlar beni bitirir. O an, ben onun tutan eli, gören gözü, yürüyen ayağı olurum. Kırık dökük bir sepetin içindeki domatesin bile hikâyesini duyarım. Çünkü şairlik, sadece yazmak değil, yürümektir. Göze görünmeden, kendini araya katmadan, o teyzeyi evine kadar götürmektir bazen. Torununa kadar ulaşan o yolculukta, hiçbir detayı kaçırmadan ama elini göstermeden...

Ben Gazze'deki bir çocuğun çığlığında uyanırım. Afrika'da kuruyan toprakların suskunluğunu duyarım. Uzak ya da yakın fark etmez, çünkü bir şair yüreği, coğrafyasını aşmalıdır. O yürek, yalnızca ülkesine değil, insanlığa karşı sorumludur. Şair, bir paratoner gibi evrenin bütün kötülüklerini kendine çekmelidir. Çekmeli ki onları sevgi değirmeninde öğütebilsin. Acıyı, nefreti, umutsuzluğu almalı; umut, güzellik, iyilik olarak sunmalıdır insanlığa. Zor iştir bu. Yoran, yıpratan, zaman zaman şairi tüketen bir iştir. Ama başka yolu yok.'

Kırmızı'nın Gidişiyle Eksildim

'Ey kırmızı,

Sen gideli

Gecelerime cam kırıkları yağdı

Toplayamadım:

Her biri sesin kadar keskin,

Gülüşün kadar eksik kaldı.

Baharı da alıp gittin,

Dallar çiçek tutmadı bir daha,

Kuşlar sustu

Ayaz sardı cümlelerimi,

Dilimde üşüyen sözcüklerle

Bir tek seni söyleyemedim:' Kemal Kantar

Çocuklar için

Çocuk kitabı yazarı Şükran Acar, Luna Çocuk'tan çıkan, 'Mutluluğun Kanatları Var Mı?' ve 'Bilge Uğur Böceği Köyü' ile İkinci Adam Yayınları'ndan basılan 'Arı Olmak İsteyen Tırtıl' la miniklerle buluşuyor. Ayrıca öğrenci koçluğu ile de hayat yolunda gençlerin önünü açan Acar, farklı farklı imza günlerinde de okurlarıyla bir araya geliyor.

Çocuk kitabı yazmaya başlamasının temelinde, yeni oluşacak toplumlara ve gelecek nesillere felsefeyle dokunabilme arzusu yattığını belirten yazar Acar, şunları belirtti: ' Branşım felsefe olduğu için, bu dokunuşun en verimli ve kalıcı başlangıç noktasının çocuklar olduğunu düşündüm. Çocuklar, düşünmenin ve sorgulamanın en doğal hâline sahipler. Onlar için felsefe, yetişkinlerdeki gibi ağır kavramların değil merakın, hayretin ve keşfin bir yoludur. Bu yüzden P4C (Philosophy for Children - Çocuklar için Felsefe) yaklaşımı, bana sadece bir eğitim yöntemi değil aynı zamanda bir yaşam pratiği olarak göründü. Çocuk kitabıyla başlamamın sebebi de tam olarak buydu: Çocukların düşünme biçimlerini erken yaşta güçlendirmek, onların hayata karşı daha bilinçli, daha sorgulayıcı ve daha yaratıcı bir bakış açısı geliştirmelerine katkıda bulunmak.

Eleştirel bakış açısı

Çünkü bir çocuk kitabı yalnızca eğlendirmez aynı zamanda çocuğun iç dünyasını besler, karakterini şekillendirir ve dünyayla kurduğu bağı zenginleştirir. Çocuğun büyüme yolculuğunda kitap, hem bir yoldaş hem de bir rehber olur. Bu yüzden çocuk kitabının katkısı yalnızca dil gelişimi ya da hayal gücüyle sınırlı değildir. Aynı zamanda özgür düşünebilen, empati kurabilen ve eleştirel bakış açısına sahip bireylerin yetişmesine zemin hazırlar. Benim için çocuk kitabı yazmak, aslında felsefeyi soyut akademik alanlardan çıkarıp çocukların saf ve meraklı dünyasına taşımak demekti. Çünkü yenilik, değişim ve umut; her zaman önce çocuklarla başlar. Yazdığım 3 çocuk kitabı klasik çocuk kitaplarından daha farklı bir metot ile bu amaç doğrultusunda yazıldı. Felsefi donanımla hem P4C atölyeleri hem de öğrenci koçluğu yapıyorum. Deneme kitap hazırlığındayım, ayrıca şiir yazıyorum.'

'Mutluluğun Kanatları Var Mı?', 'Bilge Uğur Böceği Köyü' ve 'Arı Olmak İsteyen Tırtıl' kitabı minik okurlarını bekliyor.

Biraz da Gülelim

Karısı Kaybolan Adam

Bir adam polisi aramış :

'Karım alışverişe gitti. Dönmedi. 8 saat oldu. Ne olur onu bulun !' demiş.

Görevli polis sormuş :

'Karınızı tarif eder misiniz ?'

Adam anlamamış 'Nasıl yani ?'

Polis : 'Boyu ne kadar ?'

Adam : 'Ne bileyim, bazen yüksek topuk giyer beni geçer, evde yalınayak benden kısa.'

Polis : 'Göz rengi ?'Adam : 'Bilemem, bazen yeşil bazen mavi lens takar, aslında galiba ela:'

Polis: 'Saçı ne renk ?'Adam : 'En zor soru. Her hafta başka bir renk desem ?'

Polis : 'Üzerine ne giymiştir ?'

Adam : 'Hiç dikkat etmedim valla:'

Polis : 'Peki arabayla mı gitmişti alışverişe ?'

Adam : 'Evet !!! Siyah Audi R8, süperşarj 3.5 litre V6 silindirli motor, 290 beygir. İçi geyik derisi taba renginde, LED farları var, sağ kapıda görünür görünmez hafif bir çizik var.'

Polis : 'Tamam efendim, arabanızı bulacağız.!!.'

Tuğçe Yerdelen