Muğla Çevre Platformu’ndan yat limanı tepkisi
Muğla Çevre Platformu, Datça‘da yıllardır yapılmak istenen yat limanına karşı çıkarak, seçilen alanın, korunan alan sınırları içinde olduğunu belirterek ”atça’nın deprem bölgesi olduğu sanki unutuldu. Doldurulmuş kıyının üstünde yayaların, araçların gezdiği depremde çökme tehlikesi olan rıhtımlar yapılacak!” açıklama yaptı.
Muğla Çevre Platformu, seçilen alanın korunan alan sınırları içerisinde olduğunu ve rıhtımın depremde çökme tehlikesi olduğunu konusunda uyardı. Platformdan yapılan açıklamada, ”Datça’nın deprem bölgesi olduğu sanki unutuldu. Doldurulmuş kıyının üstünde yayaların, araçların gezdiği depremde çökme tehlikesi olan rıhtımlar yapılacak!” denildi.
”Bu Yat Limanı Datçayı Bozar!”
Yıllardır yapılmak istenen yat limanına karşı, yedisinden-yetmişine, yöre halkından-yerel yöneticilerine, itirazlarını dile getirdiklerini aktaran platform yetkilileri, ”Halkın Katılımı Toplantılarında, İDK süreçlerinde bu itirazlarımızı anlattık durduk. Valiliğinden – Çevre ve Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığına – Cumhurbaşkanlığına kadar yazılı şikayetlerde de bulunduk. Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurularına çıktık. Basın açıklamaları yaptık. Protesto ettik…” ifadelerini kullandı.
Platformun açıklamarı şu şekilde:
”Dinletemedik!”
”Datça Yarımadasını tamamıyla kültürel ve doğal özellikleriyle çocuklarımıza da miras bırakmak üzere Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan eden Çevre ve Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığı, Datça’nın korunması gereken kültürel-tarihi ve doğal özelliklerini maalesef hiçe saymayı tercih etti. Siyasi partilerinden, sivil toplum örgütlerine – halkından, yerel yöneticilerine dillendirdiğimiz itirazları pek dikkate almayan Bakanlık, allem etti, kallem etti: bu büyüklükte bir marina için yine de ÇED Onayını verdi!
Zararları bilinerek verildi bu karar…
Şimdi yeni bir aşamadayız. Büyükşehir Belediyesi davacı oldu… Datça Belediyesi davacı oldu… Yaşam savunucuları davacı oldu. Datçalılar davacı oldu… Şimdi haklarımızı mahkemelerde arıyoruz. İtirazlarımıza devam ediyoruz… Çünkü zarar görüyoruz: Sadece biz değil, miras bıraktığımızı söylediğimiz çocuklarımız da zarar görüyor… Seçilen alan, korunan alan sınırları içinde… denizin temiz, balığın bol olduğu bir sayfiye alanıydı. Sadece insanlar değil, orada yaşayan bitki örtüsü, toprak, sahil, denizimiz, kıyılarımız, midyesi, sübyesi, denizi havayı temizleyen deniz çayırları, yosunlar tüm canlılar… az ötede kent parkımız, Ilıca göletimiz, tarihi kalıntılarımız, korunması gereken tüm doğal ve kültürel varlıklarımız hepsi tehdit altında. Topan Ada yok oldu, korunması gereken sahil şeridi binlerce kamyon taşla dolduruldu, denizde-karada biyoçeşitlilik azaldı, yine korunması gereken Kaya Mezarlarının belki de çoğu, çoktan tahrip oldu!
Datça’nın deprem bölgesi olduğu sanki unutuldu. Doldurulmuş kıyının üstünde yayaların, araçların gezdiği depremde çökme tehlikesi olan rıhtımlar yapılacak! Daha binlerce ağır vasıta- kamyon, şehrin normal trafik yükünü bile taşıyamayan bu kentin içinde taş taşıyacak. Bir kez daha uyarıyoruz: trafikte olası ölümlü kazalara ve yine olası bir depremde ağır tahribatlara davetiye çıkarılıyor!
Bakanlığı, işveren idareyi, projenin yüklenicisini, müelliflerini uyarıyoruz: göz göre göre zarar veriyorsunuz!
Mevzuata, yasalara aykırı işler yapılıyor: deniz dibinde suyu ve havayı temizleyen, Akdenizi korumak için imza koyduğumuz Barselona Sözleşmesine göre kesinlikle korunması gereken deniz çayırları ve aralarında yine aynı sözleşmeye göre korunması gereken daha birçok bitki ve hayvan, denizimiz, kıyılarımız hepsi ağır tehdit altında… Bu limanla birlikte imar planlarına aykırı olarak yakın kıyılarda da ağır kaçak yapılaşma tehditleri var, bunlardan siz de mesul tutulacaksınız! Verilecek zararlar saymakla bitmiyor!
Değer mi bile bile bu zararların müsebbibi olmaya?
Deniliyor ki: yeni projede yat kapasitesi azaltıldı! Oysa gerçek inşaat alanı, tüm koyu mahvedecek kadar büyük. 80 yatlık çekek alanıyla adeta bir tersane kuruluyor. Proje dosyasında bu marinada kötü hava şartlarında bağlanacak yat kapasitesinin iki misline yakın sığınılacak alan içerdiği belirtiliyor!?
Deniliyor ki: yat limanı yüzer iskele sistemi ile yapılacak, deniz dibi zarar görmeyecek! Sanki denizin üstündeki dalgakıran ve iskeleleri taşıması için beton tonozlar deniz dibine zarar vermeyecek ya da bağlanan yatların kiri-pası-zehiri koya zarar vermeyecek ya da doldurulan rıhtımların altındaki yaşam yok olmadı-olmayacak?
Deniliyor ki: bu yat limanı, Datça’ya yeni iş alanları katacak, Datçalı esnaf, halkımız çok kazanacak! Ama Marmarisli, Fethiyeli, Bodrumlu esnaf yakınıyor: oralarda yapılan yat limanları onlara para kazandırmamış! Göçek’te, Turgutreis’te Marinanın civarındaki yerel ahali, “denizimizi elimizden aldılar” diye feryat figan ağlıyor.
Deniliyor ki: yat limanı olmayınca yatların demir çapaları zaten deniz dibine zarar veriyormuş, kıçtan bağladığında kıyıdaki ağaçlar zarar görüyormuş, yat limanı olunca bu zararlar azalacakmış! İyi de bunun sorumlusu kim? Almadıkları önlemler dolayısıyla şu anda limanlara girmeyen yatçıların, denetimsizlikler nedeniyle ortama verdikleri zararları anlatıp, kendi mesuliyetlerini unutturmak değil mi bu? Deniz dibini kazıyarak ya da tonlarca ağırlıkta taşlarla, beton bloklarla ezerek ya da üstlerindeki tekne ve iskele bordoları ile günışığından yararlanamadığı için yok olacak çayırları, canlıları, denizel varlıkları unutturmak üzere ankraj sistemleri için yapılacak kaya dolgu ya da tonozlarla, denetimsizlik nedeniyle dibi tarayan demir çapaları karşılaştırıyorlar… Kim inanır gerçekleri bu kadar eğip bükenlerin koruma amaçlı iş yapacağına? Davalı tarafın çarpıttığı gerçekler ve aslında doğaya, tarihimize, gelecek kuşaklara verecekleri zararlar, o kadar çok ki… saymakla bitmiyor…”