Leyla Zana sessizliğini bozdu

» Büyük Manşet » Leyla Zana sessizliğini bozdu

Çözüm sürecinin kritik isimlerinden Leyla Zana yıllar sonra konuştu. Çözüm sürecini ve Erdoğan’la görüşmesini anlattı.

Eski milletvekili Leyla Zana yıllar sonra sessizliğini bozdu. Gazete Duvar’a konuşan Zana, 2012 yılında dönemin başbakanı, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüşmesini şöyle anlattı:

“Sayın Beşir Atalay da oradaydı. Ne düşünüyorsam ifade ettim: “Bu sistemin kara delikleri yama usulüyle kapanmaz. Siz başbakanken bu anayasanın artık bir biçimde değişmesi lazım. Utançtır, 12 Eylül faşist rejiminin diktiği deli gömleğini artık bu toplumun boynuna zorla geçirmeyin.” Kürtlerin muhataplığı konusuna da geldik. Ben döndüm dedim ki “Şu anda sizin dışınızda kim AK Parti’ye güç getirebilir? O zaman bu çatışma sürecini sonlandırmak için kim neyi yaratmışsa onunla oturacaksınız. Öcalan orada… Kendisiyle oturup konuşmalısınız. Kürtlerin temsilcileri var. Onu da yasal zeminin içerisinde, birbirinden ayrıştırmadan, birbirine karşıt pozisyona getirmeden, bütünlüklü olarak ele alıp bu sürecin altından ancak kalkabiliriz.

“HER KESİMİ SORUNUN ORTAĞI HALİNE GETİRMELİSİNİZ”

Her kesimi bu sorunun ortağı haline getirmelisiniz. Sadece iktidar partisi ya da sadece bizim bir kesimimizle bu sorun halledilecek bir sorun değil. Herkesin sorunu çünkü. Eğer demokratikleşme sağlanamıyorsa bu sorundan kaynaklı. Eğer faşizm bu kadar kök salıyorsa bu sorundan besleniyor. Kürt sorunu çözülmediği müddetçe faşizmin önüne geçemezsiniz. Rant bu kadar yüksek derecede gündemde ise kaynağında bu sorun yatıyor. İnsan hakları ihlalleri bu yüzden bitmiyor. Hatta dedim ki, ‘Sayın Başbakan, 8 tane polis bir vatandaşı dövemez.’ Dedi ki, ‘Leyla Hanım 8 polis değildi.’ ‘Hadi 5 olsun’ dedim…

Görüşmede sorunun çözümüne nasıl yaklaşılması gerektiğini de anlattım: Taktiksel değil, stratejik olarak yaklaşın bu soruna. Stratejik yaklaşırsanız Türkiye’nin de önü açılır. Dünyanın Türkiye’ye ihtiyacı var, Türkiye’nin de dünyaya ihtiyacı var. Bizim de birbirimize ihtiyacımız var. Biz bu coğrafyanın sahiplerinden biriyiz. Siz dünyaya açılmak zorundasınız.” Daha bir sürü şeyi kendisine ifade ettim ve muhatabın kim olduğunu açıklıkla söyledim. Muhatap bellidir. Ortadoğu’ya en çok kafa yoran Öcalan’dır.”

“ONU ŞİMDİLİK AÇMAYALIM”

Erdoğan’ın yanıtının ne olduğu sorusuna ise “Onu şimdilik açmayalım” diyen Zana, “2013’teki süreç pek çok açıdan tarihsel bir fırsattı. Yalnızca Kürtler için değil, Ortadoğu halkları için de öyleydi” ifadelerini kullandı.

SİLAH PAZARLIĞI

Zana şunları söyledi:

“Silahlar bırakılsın” dedi. Dedim ki, “Gerçekçi değil. Neye dayanarak bırakacaklar? Bir projeniz var mı? Bu insanları nereye getireceğiz? Nerede konumlandıracağız?” O kadar net konuştum.

Zana, “Erdoğan’ın başbakan olması sistemin taktiği miydi?” Sorusuna ise şu yanıtı verdi:

“Ümmetçi anlayışı denemek istediler. Kürtler de zaten bu ümmetin bir parçası. Tekrar özgünlüklerinden ve özelliklerinden arındırarak, sadece inanç bağlamında buraya bağlayabilir miyim? Bunun hesabını yapar sistem. “Sizin burada oturmanız bile bu hesabın sonucudur” dedim. Çünkü her şey denenmişti, bir tek ümmetçilik denenmemişti. O da denendi. 2014-2015’den bu yana uyguladıkları politikanın sonucu da bu. Acaba biz korkutarak, yok ederek, cezaevine atarak Kürtleri tekrar sindirebilir miyiz? Bir 100 yıl daha geri çekebilir miyiz? Küçük hesaplar. Daha büyük düşünsene!”

“SORUNU ERDOĞAN’SIZ VE ÖCALAN’SIZ ÇÖZMEK İSTEDİLER”

Çözüm sürecinin bitiş nedeninin sorunu Erdoğan’sız ve Öcalan’sız çözmek isteyenler olduğunu söyleyen Zana şu ifadeleri kullandı:

Bu sorunu Öcalan’sız ve Erdoğan’sız çözmek isteyenler, bu işi kendi aramızda çözeriz diyenler oldu. Dünya kadar risk göğüsleyeceksiniz ve kimileri sizleri bu işin dışında bırakarak yol almak isteyecekler. Kabul eder miydiniz? Zor. Bu kadar net. Bunu ilk defa duyuyorsunuz değil mi? Bunu bazılarının yüzüne vurduğum için bu rahatlıkla söylüyorum. Kişilerin adını vermeyeceğim. AKP’nin içindekiler bana dediler ki, “Biliyor musunuz sizinkiler Öcalan’ı dışlamak için bu süreci bozdular.” Ben de döndüm dedim ki, “Ben başka bir şey daha biliyorum. Siz de Erdoğan’sız bu işi götürmek istediğiniz için süreç bozuldu.” Tek bir cevap alamadım. Karşımdaki sustu.

Zana, “Peki ama Erdoğan o zaman güçlüydü, hâlâ çok güçlü. Buna nasıl izin verebilirdi ki?” Sorusuna ise şu yanıtı verdi:

Hatırlayalım, 7 Haziran 2015 seçimlerinde Erdoğan ilk defa Meclis’te çoğunluğu kaybetti. Çözüm süreci yaşanan sıkıntılara rağmen sürüyordu. İddia ediyorum ki, tekrar seçime gitmeyi engelleyecek bir formül yaratılabilseydi, Türkiye’deki vicdanlı, duyarlı kamuoyu, demokratik güçler, Kürtlerin bir kısmı ve Erdoğan, güvenlikçi zihniyete karşı durabilselerdi süreç farklı gelişebilirdi. Sürecin bozulmasında Milli Güvenlik Kurulu kararlarının mutlaka etkisi olmuştur ama sadece MGK kararlarıyla bozulduğu tek başına yanıt olamaz. Bu sorunu çözebilmek için iktidar gücü önemliydi. O zaman da söylemiştim, “İkinci bir seçime (1 Kasım 2015) gidersek korkarım ki 90’ları arar hale geliriz.” O dönem dirsek teması kurulmaya çalışıldı ve Erdoğan’la görüşüldü. Ama artık çok geçti.