İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) Encümen Toplantısı’nın ardından konuştu.
İmamoğlu şunları söyledi:
“Biz TBB olarak yerel yönetimlerin özellikle bu dönem içinde bulunduğu her türlü sıkıntıyı takip eden bir etkili, ilgili süreci ortaya koyacağız. Bu nedenle gündeme dair hemen hemen her konuda komisyonlarımız var bu komisyonlarımızı çok aktif bir biçimde çalıştıracağımızı kamuoyuyla paylaşmak isterim. Bu çalışmalar hızlıca başladı.”
“EKONOMİK KOŞULLAR PARALELİNDE YEREL YÖNETİMLER ÖNEMLİ SORUNLAR İÇERİSİNDE”
“Bugün ekonomik koşullar paralelinde yerel yönetimlerin önemli sorunlar içerisinde olduğu bir gerçek. Büyük boyutlara ulaşan enflasyonun etkisi, yakıt-enerji fiyatlarındaki artış hizmet maliyetlerimizi çok yüksek seviyelere taşımakta. Bu anlamda bazı yerel yönetimlerin hizmetlerini engellediğini de tespit etmiş durumdayıız.”
“Özellikle ekonomik olarak yürütülen politikalar çervesinde sosyal yardımda muhtaç ailelerin sayılarının arttığını da tespit etmiş durumdayız. Bu da yine belediyelerimizin bütçelerinin bu yöne evrilmesini ve vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına mutlak katkı sunma konusunda gayret gösterdiklerini arkadaşlarımızla hemfikir olduk.”
“Deprem bölgesinde araştırma yapacak komisyonumuz çalışmalara başladı.”
“TÜRKİYE’DE MÜLTECİLERİN YÜZDE 98’İ KENTLERDE YAŞIYOR”
Göçmen ve sığınmacılar konusunu da ele aldığımıza ve bu kapsamda yerel yönetimlerin nasıl zor durumda bırakıldığına da dikkat çektik. Özellikle kayıt dışı göçmenler yerel yönetimlerin nüfusuna kayıtlı değiller. Yani bizden hazineden bir pay alamıyoruz. Merkezi bütçeden pay alamadığımız ortamda şehirde yaşayan bu nüfusa kendi vatandaşımıza verdiğimiz tüm hizmetleri de veriyor durumdayız.
Şöyle enteresan bir yüzdeyi de paylaşmak isterim. Dünya genelinde mültecilerin yüzde 60’ı kentsel alanlara yerleşmişken Türkiye’de bu oradan yüzde 98’in üzerinde. Bu durum birlikte yaşamanın gerçekten zorlukları özellikle yerelde deneyimleniyor. Ekonomik, sosyal, kültürel alanda çok zor bir dönemi şehirlerde yaşadığımız bir gerçek. Bugün resmi nüfusu 16 milyona yakın İstanbulumzda sadece geçici koruma ve ikamet izinli 1 milyonun üzerinde kayıtlı nüfus var. Buna kaçak olan ve vatandaşlık alanlar dahil edildiğinde bu rakamın 2-2,5 katı oranında büyüdüğünü tespit etmiş durumdayız.
KAYYUM TEPKİSİ
“Kayyum uygulamasının tümden bu ülkenin gündeminden kalkması şarttır. Anayasa’da, İçişleri Bakanı’na görevle ilgili suçlar için uzaklaştırma yetkisi verilmişken terör örgütü irtibatı maddesinde görev bağlantısı asla kurulmadığı bir hukuki zaafiyettir. Terör suçunun görevle bağlantılı işlenmesi halinde ise dayanak madde karışıklığı bulunmaktadır.”
“HAYVAN YASASI ÇÖZÜM ODAKLI DEĞİL”
“Yeterince hazırlık yapılmadığı ve bu konuda bizi özellikle bizi derinden üzdüğü ifade ettiğim böylesi önemli bir konuda ‘yeni bir kanun çıkarttık’ diyerek neredeyse tamamında belediyeleri sorumlu kılan bir anlayışla meseleyi Meclis’e taşıyan çalışmayı doğru bulmuyoruz. Bahsettiğim konu elbette TBMM’ye sunulan Hayvanları Koruma Kanunu. Yapacağım tespitlerin önemli olduğunu ifade etmek isterim. Teklifin gerek yöntem, gerek uygulama, gerek bilimsellik açısından ciddi sorunlar içerdiğini düşünüyoruz. İlgili kanun teklifi çözüm odaklı olmak yerine toplumsal sorunu daha da büyümesine neden olacak niteliktedir.
TBB olarak sokak hayvanları konusundaki sorunları şöyle sıralayabiliriz:
Kent yaşamı içindeki sahipsiz sokak hayvanları elbette ki tedirginlik yaratmakta ne yazık ki çeşitli saldırı vakaları, yaralanmalara hatta ölümlere sebep olmaktadır. Sahipsiz hayvanların maruz kaldıkları bir takım sıkıntılı haller olduğunu da tespit etmek gerekir. Açlık, susuzluk, hastalık, kötü muamele gibi hayatlarını tehdit eden risklerle bu canlılar karşı karşıyadır. İlgili bakanlıklar tarafından mevcut yasaya göre yapılması gereken elzem denetimlerin de yapılmadığını belirtmemiz gerekir. Maddi imkansızlıklar nedeniyle yeterli bakımevi hizmeti veremeyen belediyelerle acilen iş birliği yoluna gidilmelidir. Bu iş birliği yapılmamaktadır.
Yasa TBMM’ye sunulmadan önce yasa taslağında tüm sorumluluğun yüklendiği yerel yönetimlerle ve konun uzmanlarıyla istişare edilmemiş olması, kamuoyuna açık bir şekilde tartıştırılmamış olması ne yazık ki bildiğimiz bir yöntemle sanki birileri tarafından basına sızdırılıp kamuoyu kendi kendine tartışsın yönteminin tercih edilmiş olması, uygar olmayan, demokratik olamayan şekilde taslağın TBMM’ye gelme sürecine yol açmıştır.
“HAYVANLARIN YEREL YÖNETİMLER TARAFINDAN HAYATLARINA SON VERİLMESİ ZORUNLU HALE GETİRİLMEKTEDİR”
Bakanlık verilerine göre Türkiye’de 2 milyon sahipsiz köpek bulunmakta, yine bakanlık verilerine göre Türkiye genelinde hayvan bakım evlerinin toplam kapasitesinin 105 bin olduğu ortaya çıkmakta. Bu kapsamda sokak kedi ve köpeklerinin bakımevlerine toplanıp sahiplendirilmesi için gerekli altyapı bulunmamaktadır. Altyapının sağlanamadığı her yerde hayvanların yaşamına son verileceği ortadadır bu mevzuata göre. Kanun teklifinde ikincil aşama gibi gösterilmesine karşın hayvanların yerel yönetim tarafından hayatlarına son verilmesi zorunlu hale getirilmektedir.
Köpek üretimi ve satışı ile ilgili denetim ve kısıtlamalar artırılmadıkça köpeklerin ve kedilerin öldürülerek sokaklardan kaldırılıp bu canlıların nüfusunu azaltmayacağını biliyoruz çünkü boşalan alanlara yeni sokak hayvanlarının hızlıca yerleşeceği bir gerçek. Biz TBB olarak canlıların yaşamına son vermeden kısırlaştır-aşıla-yaşat politikasının en üst seviye bir seferberlikle yönetilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Düşünün ki Türkiye Belediyeler Birliği’nin hiç gündeme dahil edilmediği ya da diğer belediyelerden hiçbir şekilde görüş alış verişinin yapılmadığı bir ortamda yapılan bu çalışmanın doğru olmadığını ve mutlaka bu çalışmalarla birlikte sonucun Meclis’e taşınması gerektiğini tekrar kamuoyuyla paylaşmak isteriz.
Özellikle vatandaşlarımızın iyi bir eğitime tabii tutulması, sokak hayvanları, şehir ile doğanın uyumu, insanların bu konuda bilinçlendirilmesiyle ilgili hususların da okullarda mutlaka müfredata koyulmasının toplumsal bilinç açısından da belirtmek isteriz. Şu anda Meclis’te görüşme çabası içerisinde zorlama bir girişimin doğru olmayacağını tekrar ifade etmek isterim.”