Dünyanın en yüksek binası da dahil olmak üzere birçok büyük projeyi gerçekleştiren önde gelen mimarlık ve mühendislik firması Skidmore, Owings & Merrill, startup şirketi Energy Vault ile iş birliği yaparak, gökdelenleri yerçekimi bataryalarına dönüştürmeyi planlıyor.
Gezegen yenilenebilir enerjiye yöneldikçe, enerji depolama sorunu ortaya çıkıyor.
Rüzgar her zaman esmiyor ve Güneş de her zaman parlamıyor, bu nedenle fazla enerjiyi depolayabilmek büyük önem taşıyor.
Yerçekimi bataryaları, bu enerjiyi daha sonra kullanmak üzere depolamanın bir yolu olarak karşımıza çıkıyor.
Yerçekimi bataryalarının arkasındaki fikir oldukça basit. Enerji kaynakları fazla enerji ürettiğinde, bu fazla enerji ağırlıkları yukarı hareket ettirmek için kullanılır ve bu şekilde potansiyel enerjiye dönüştürülür.
Enerji arzı düşük olduğunda, bu ağırlıklar serbest bırakılarak türbinleri çalıştırır ve enerji geri kazanılır.
Genellikle yerçekimi bataryaları rezervuarlar şeklinde olur, ancak terk edilmiş madenler de bu amaçla kullanılabiliyor.
Skidmore, Owings & Merrill ve Energy Vault’un yeni fikri, bu bataryaları yüksek binaların tasarımına entegre etmek.
Skidmore, Owings & Merrill’den Adam Semel;
“Kuruluşumuzdan bu yana mimarlık ve mühendisliğin sınırlarını zorladık ve binaların şehirler ve topluluklar için neler yapabileceğini yeniden tanımladık.
Bu ortaklık, sadece fosil yakıtlardan uzaklaşmayı hızlandırmakla kalmayıp, aynı zamanda yenilenebilir enerjinin mimarisinin doğal ve kentsel manzaralarımızı nasıl iyileştirebileceğini de keşfetme taahhüdüdür” dedi.
Gelecekteki gökdelenlerin tasarımına yerçekimi bataryaları ekleyerek, bu binalara ve çevresindeki binalara yeterli enerji sağlayacak multi-GWh yerçekimi temelli enerji depolama kapasiteleri kazandırmak hedefleniyor.
Bu hidro sistemi binalara entegre ederek, diğer enerji depolama sistemleriyle ilgili olarak vahşi yaşam ekosistemlerinde meydana gelen aksaklıkları en aza indirmeyi umuyorlar.