İran’ın İsrail’e yönelik füze ve drone’larla düzenlediği hava saldırısı, iki ülke arasında yaşanan gerilim ve bölgede artan stresin bölge ve dünya siyasetine çok önemli etkileri olacaktır. İran’ın hava saldırısını ti’ye alan, küçümseyen birçok paylaşım ve değerlendirme yapılsa da bunların hepsi yaşananların önemi ve yeni tehdit parametrelerini ortaya koymaktan çok uzak.
İran’ın hızı düşük, hedefe varması uzun süren, isabet oranı düşük SİHA ve füzelerle yaptığı saldırının ardından, “strateji yoksunu”, “komik” ve “senaryo” türünden değerlendirmeler yapılsa da işin arka planında çok önemli tehdit tanımlamaları ve değerlendirmeleri bulunuyor.
Bu gibi bir saldırının ancak radara yakalanmayan hipersonik füzelerle ve hedef ülkenin haberleşme sistemini, radar etkinliği bozarak başarıya ulaşabileceği belirtiliyor. Bu yoruma katılmakla birlikte bölgemizde, bizi de etkileyecek balistik/hipersonik füze tehdidi, sürü drone saldırıları, nükleer tehdit ve yeni nesil silah sistemlerini irdelemekte fayda görüyorum.
Türkiye’nin Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde (MGSB), İran’ın balistik füze tehdidi de yer buluyor. Balistik füze üretimi konusunda bölge ülkeleri arasında önemli mesafe kat etmiş olan İran’ın füzelerinin menzilinin 2200 km’yi bulduğu belirtiliyor. Bununla birlikte İran’ın uzun menzilli füzelerinin hedeflerin vurulması açısından hassasiyet oranı konusunda şüpheler bulunuyor.
İran yakın zamanda yaptığı açıklamada ilk kez hipersonik füze de geliştirdiğini duyurdu. Nükleer programı da göz önüne alındığında İran’ın balistik füzeleri için nükleer başlık üretmesi halinde bu durumun Türkiye ve bölge ülkeleri açısından büyük tehdit oluşturabileceği değerlendiriliyor.
İsabet hassasiyeti yüksek olmayabilecek bu füzelerin kazara ya da bilinçli bir şekilde ülkemiz topraklarına düşmesi ihtimali, Türkiye’nin etkili bir hava savunma sisteminin kurulup işletilmesi açısından hayati önem taşıyor. İran’ın savunmada caydırıcılık konusunda yürüttüğü bu faaliyetlerin bir süre sonra bölgede daha pervasız hareket etmesine neden olabileceği ve ABD ile arasındaki gerilimin tırmanabileceği değerlendiriliyor.
Böyle bir durumun gerçekleşmesini önlemek amacıyla ABD’nin İran’a muhtemel müdahalelerinin ise kontrolsüz göç, iç savaş, bölgedeki Türklerin durumu ve enerji arz güvenliği gibi pek çok konuda Türkiye’yi de tehdit edecek şekilde sonuçlar doğurabileceği değerlendirilebilir. Bölgemizdeki tehditler sadece balistik füzeleriyle sınırlı değil. Yeni nesil silah sistemleri de ülkemiz için tehdit oluşturuyor.
Elektromanyetik darbe (Electromagnetic Pulse-EMP) çok kısa bir zaman aralığında gerçekleşen bir elektromanyetik enerji boşalımıdır. Bu enerji boşalımının doğal sebepleri olabileceği gibi sahip olunan kaynaklar ve imkânlar dahilinde suni olarak da oluşturulabiliyor. Şiddetine ve mesafeye göre değişmekle birlikte bu türden bir enerji boşalımı; elektronik cihazlarda, iletişim ağında ve elektrik ağında kalıcı veya geçici tahribatlara sebep olabiliyor.
Suni EMP kaynakları arasında bulunan yüksek irtifa nükleer elektromanyetik darbe silahı (High Altitude Nuclear Electromagnetic Pulse-HEMP) en önemli tehditlerden biridir. Amerikan Askeri Teknik Bilgi Merkezi (Defense Technical İnformation Center-DTIC) tarafından hazırlanan “China: EMP Threat” başlıklı raporda Çin’in super EMP tipinden silahlara sahip olduğu, muhtemel bir çatışma durumunda silahı ABD üzerinde kullanmanın planlarını yaptığı ve bu tip bir silahı Tayvan üzerinde kullanmayı planladığı iddia ediliyor. Bu tip bir silahın kullanıldığı ülkenin elektrik ve iletişim ağlarında büyük tahribatlara yol açması mümkün.
Aynı raporda Çin’in sahip olduğu super EMP tipinden silahların, hipersonik füzelere monte edip kullanabileceği gibi dünya çevresinde uygun bir yörüngeye oturtabileceği ve ihtiyaç duyduğunda kullanabileceğine dair bilgiler mevcut. “Russia: EMP Threat” başlıklı raporda Sovyetler Birliği’nin yüksek irtifa nükleer elektromanyetik darbe (HEMP) kavramını ABD’den yıllar önce keşfettiği, 1962’de “Nuklear Test 184” isimli termonükleer testi Kazakistan üzerinde denediği, testin etkilerinin patlama noktasında 1900 km yarıçaplı bir dairenin kaplayacağı bir alanda görülebileceği ifade edilmiştir. Bu testin, etki alanındaki transformatörleri, jeneratörleri, iletişim ağını, her türlü elektronik ekipmanı devre dışı bıraktığı belirtiliyor.
Rusya’nın superEMP tipinden silahlara sahip olduğu ve Rusya’nın bu silahı Çin gibi hipersonik füzelere monte edip kullanabilme, dünya çevresinde uygun bir yörüngeye yerleştirme veya ihtiyaç duyduğunda kullanabilme kapasitesine sahip olduğu belirtiliyor. Bu tipten silahların elektrik altyapısına ve iletişim ağına vereceği zararın yanında ülke için önemli olabilecek elektronik donanıma büyük hasarlar vereceği aşikardır. Bahse konu silahların etkilerine maruz kalındığı takdirde elektronik ortamda tutulan önemli verilerin kaybı söz konusu olabiliyor ve bu veriler geri döndürülemiyor.
Nükleer olmayan EMP silahlarının (NNEMA) literatürde öne çıkan bir tehdit olduğu görülüyor. ABD Hava Kuvvetleri’ne bağlı Hava Kuvvetleri Araştırma Laboratuvarı (Air Force Research Laboratory-AFRL) tarafından geliştirilen THOR (Tactical High-Power Operational Responder) yüksek enerjili lazer (mikrodalga) teknolojisiyle hava araçlarını hedef alabiliyor.
Bire bir aynı niteliklere sahip olmasa da Roketsan’ın geliştirdiği ALKA da THOR’a benzer bir çalışma prensibine sahip. Boeing ve AFRL tarafından geliştirilen yüksek güçlü mikrodalga füzesi CHAMP’ın (High Powered Microwave Advanced Missile Project) testlerinin başarılı bir şekilde yapıldığı Boeing tarafından 22 Ekim 2012’de resmi web sitesi üzerinden duyuruldu. Söz konusu füze, hedef aldığı bölgedeki teçhizatın elektronik bileşenlerini bozup cihazları devre dışı bırakıyor. 2022’de CHAMP’ın geliştirilmiş versiyonu olan HİJENKS’in testlerinin yapıldığı duyuruldu.
Rusya’nın NNEMP silahları konusunda batılı devletlerin çok ilerisinde olduğu, Rusya’nın geliştirdiği silahların menzilinin 10-20 km arasında olduğu, Batılı devletlerin sahip olduğu silahların menzillerinin 1 km mesafeyle sınırlı olduğu, Rusya’nın NNEMP silahlarını, superEMP tipi silahlardan daha etkili bir şekilde kullanabileceği ifade ediliyor. Rusya’nın bu silahları sensörleri sayesinde elektrik iletim hatlarını takip edebilen insansız hava araçlarına monte edip kullanabileceği ifade ediliyor. Böyle bir silahla güç kontrol merkezleri ile güçlü trafo merkezlerinin vurulabileceği ve bu durumun elektrik altyapısı için büyük bir tehdit olduğu belirtiliyor.
Doğal kaynaklar arasında bulunan Güneş Fırtınaları (Coronal Mass Ejection) önemli bir tehdittir. Jeomanyetik fırtına, güneş lekeleriyle ilişkili olan ve yüklü parçacık atımlarıdır. Yüklü parçacıklar dünyanın manyetik alanıyla etkileşime girerek manyetik alanda anormal salınımlar oluşturur. Manyetik fırtınalar, şiddetlerine göre elektrik olmakta ve radyo sinyallerini bozabilmektedir. Haberleşme uydularının hasar görmesi halinde özellikle uçaklar ve gemiler için son derece önemli olan seyrüsefer sisteminin de hasar görmesi kuvvetle muhtemeldir.
İran’ın füze saldırısını ve çevremizde olup bitenleri bir de bu açıdan okumakta fayda var…