CHP İstanbul adaylarını açıklıyor!

» Büyük Manşet » CHP İstanbul adaylarını açıklıyor!

CHP, seçim çalışmalarına başlıyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, 2024 Yerel Seçimleri’nde yeniden aday olacak.

2024 Yerel Seçimleri’nde yeniden aday olacak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu seçim çalışmalarına başlıyor.

CHP, İstanbul’daki yerel seçim çalışmalarına başlıyor.

Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen aday lansmanında, 2024 Yerel Seçimleri’nde yeniden aday olacak olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, “İstanbul’a hizmette tam yol ileri” sloganıyla seçim çalışmalarına başlıyor.

Toplantıda İstanbul’un 23 ilçesinin belediye başkan adaylarının açıklanması bekleniyor.

Genel Başkan Özgür Özel ve İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik de lansman için salona geldi.

Lansman, İstiklal Marşı’nın okunması ve saygı duruşu ile başladı.

CEZALANDIRILAN CHP YA DA İMAMOĞLU DEĞİL İSTANBULLULARDIR

Konuşmasını yapmak üzere kürsüye gelen Özgür Çelik şu ifadeleri kullandı:

“İstanbul 2019’dan beri katılımcı, adil bir yönetim tarafından yönetiliyor.

Ekrem İmamoğlu yönetiminde önemli başarılar elde etti. Bu başarılar büyük engellemelere maruz kaldı. Hizmetleri engellemeye çalışanlara sesleniyorum.

Burada cezalandırmaya çalıştığınız CHP değil, Ekrem İmamoğlu değil, İstanbullulardır ve İstanbullular bunu görüyor.

Güzel yürekli ülkemizin güzel insanları bu tabloyu hak etmiyor. Bu yüzden tarihi bir seçim.

2028’e giderken halkımıza umut olacağız.

Biz bu ülkenin çimentosuyuz. CHP, “Yurtta barış” diyen, “Dünya’da barış” diyen Gazi Mustafa Kemal’in partisidir.

Genel Başkanımız Özgür Özel öncülüğünde halkın gönlüne sevgi tohumları ekeceğiz. İstanbul’un 39 ilçesinde 30 bin sandığı 100 bin kişiyle savunacağız.

İstanbul’u yeniden kazanacağız.

Bunu İstanbul İttifakı’yla başaracağız. Mutlaka kazanacağız, mutlaka kazanacağız, mutlaka kazanacağız!”

ÖZGÜR ÖZEL: BİRİLERİ DEVLETİN ÇİVİSİNİ ÇIKARMAYA ÇALIŞMAKTADIR

Özgür Özel konuşmasını yapmak üzere kürsüye geldi.

Özgür Özel şunları söyledi:

“Napolyon’un bana dünyayı verseniz ona başkent yaparım dediği şehirde, Fatih Sultan Mehmet’in çağ açıp çağ kapattığı şehirde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ülkenin ziğneti dediği şehirde beş yıldır hizmet veren Ekrem İmamoğlu’nun yeniden beş yıl hizmet vermesi için bir aradayız.

Bir ülkenin olabilmesi için o ülkenin ordusunun sınırlarını koruması ve bir sözleşmesi olması lazım. Bir sözleşmemiz var.

Hepimizin üzerinde mutabık olduğu bir anayasamız yok ama ilk dört maddesinde mutabık olduğumuz bir anayasamız var. O anayasa, değiştirilene kadar hepimizi bağlıyor.

Eğer siz o anayasanın bir maddesini yok sayarsanız başka birinin de başka bir maddeyi yok sayma tartışmasını kabul edersiniz.

Anayasa’nın 153’üncü maddesi Anayasa Mahkemesi’nin kararını bağlayıcı olduğunu söylerken birisinin talimatıyla beş kişi Anayasa’nın o sayfasını yırttı attı. Bu, başka birisinin Anayasa’nın 75’inci maddesini yok saymasını kabul etmek olur.

Başka birisi gelir Anayasa’nın 101’inci maddesini atar. O, Cumhurbaşkanı’nın olmaması demektir. Yani birileri gelmiş devletin çivisini çıkarmaya çalışmaktadır.

Burada iki büyük ailenin temsilcileri var. Birisi Cumhuriyet Halk Partisi ailesidir, diğeri İstanbul Büyükşehir Belediyesi’dir. Bu iki ailenin ortak bir çocuğu var: Tayfun Kahraman. Burada Tayfun Kahraman nezdinde, Can Atalay’ı, Osman Kavala’yı, Çiğdem Mater’i selamlamak isterim.

Bu insanlar her biri temsil ettikleri meslek grubu yöneticileri olarak Gezi Platformu’nda yer aldılar. Bu insanlar dönemin başbakanıyla görüşmek istediler.

Gezi’de bir kişinin daha burnunun kanamaması için çaba sarf ettiler. Bunun için altı madde istediler. Ne istiyorlardı: Ağaçları kesmeyin diyorlardı. Gezi Parkı’nı kesip yerine Topçu Kışlası yapmayın, AKM’yi yıkıp yerine AVM yapmayın, gençleri nezarethaneye atmayın diyorlardı.

Bugün Gezi Parkı yerinde duruyorsa Mücella Yapıcı sayesinde, Can Atalay sayesinde, Mine Özerden sayesinde duruyor. Bugün AKM, AKM olarak duruyorsa arkadaşlarımız sayesinde duruyor.

Şimdi diyorlar ki bunlar bize darbe yapmaya çalıştılar. Mahkeme salsa da salmam diyor. Her şeye ben karar veririm diyor. Ama İstanbul’un iki güzide takımı 100’üncü yılın son derbisini oynayacak.

Alıp onları Riyad’a götürüyorlar. Sanki bilmezmiş gibi onlar gelince Anıtkabir’e gitmiyorlar.

Sanki bilmezmiş gibi senin bir adım önüne gelip ‘Merhaba asker’ diye Türkçe selamlamaktan yani Türkçe’yi saygıyla ağzına almaktan imtina eden birinin ne yapacağını bilmezmiş gibi İstanbul’un, İzmir’in Türkiye’nin hak ettiği son derbiyi götürüyor ve orada Gazi Mustafa Kemal’i utanmadan pazarlık konusu yapmaya niyetleniyorlar sonra biz çıkıp her şeyden sen sorumlusun da bu konuda neden sorumlu değilsin diye sorduğumuzda açıklama yaptırıyorlar cumhurbaşkanımızın bu konuda bir dahli yok, bunu kulüplere sorduk biz yaptık diye.

Dahlin yoksa Gezi’den de elini çek, dahlin yoksa bu milletin evlatlarından elini çek.

Yok her şeyi sen biliyorsan o maçı da oraya sen götürdün, o Suudi Arabistanlıları istemeyiz, İstiklal Marşı’nı okutmayız diyecek hadsizliğin sorumlusu da sensin Recep Tayyip Erdoğan.

Biz bu ülkeye önce bağımsızlığı getiren partiyiz. Sonra bu ülkeye çok partili rejimi, parlamenter rejimi getiren partiyiz.

Sonra bu ülkeye sosyal devlet anlayışını ve sosyal belediyeciliği getiren partiyiz.

Türkiye’de yerel yönetimler tarafından ilk kez ortaya konulan kentsel dönüşümden toplu konut projelerine, metrodan metrobüse, hafif raylı sistemden biyolojik arıtma tesislerine kadar bugün bir çoğu bu salonda olmayan Cumhuriyet Halk Parti’li sosyal demokrat belediye başkanlarının ve onların inanmış kadrolarının eseridir.

İstanbul’da ilk metronun temeli 1991’de Nurettin Sözen tarafından, İzmir’de Yüksel Çakmur tarafından atılmıştır.

Biz geldiğimizde israfı keseceğiz, hortumları keseceğiz, küçük bir sınıfa hizmet yerine hizmeti 16 milyona yayacağız demiştik.

Birileri yüzde 89 garibandan vergi alıp, kodamandan yüzde 11 vergi alırken halen vergiyi tabana yaymaktan bahsededursun biz hizmeti tabana, hizmeti İstanbul’a, hizmeti 16 milyon kişiye yayıp bir takım çıkar çevrelerinin artık İstanbul’un kanını emmesine mani olduk.

EKREM İMAMOĞLU, 10. YIL NUTKU’NU HATIRLATTI

Ekrem İmamoğlu konuşmasını yapmak üzere kürsüye geldi.

Ekrem İmamoğlu şunları söyledi:

“Mustafa Kemal Atatürk, 10’uncu yıl nutkunda şöyle der: Az zamanda büyük ve önemli işler yaptık.

Ve ardından şöyle devam eder: Fakat asla yaptıklarımızı asla kâfi görmeyiz.

Çünkü çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Hazır mıyız İstanbul?

Aziz Atatürk’ten aldığımız ilhamla az zamanda büyük ve önemli işler başardık. Bunca engele rağmen başardıklarımız bize güven ve cesaret veriyor.

Sizlerin iradesiyle 2019 yılında köklü bir değişim başardık.

Sizlerin desteğiyle biz başardıkça onlar 25 yılda yaptıklarını her gün ama acemice her gün hararetle bizim dört buçuk yılımızla kıyaslamak zorunda kaldılar.

İnanın bu başarı hepimizin başarısıdır. Tüm inancımla söylüyorum, İstanbul olarak başarmaya devam edeceğiz.

31 Mart 2024’te sizlerin iradesiyle İstanbul’u yeniden kazanacağız. Ve Allah’ın izniyle daha büyük işler başaracağız.

Çünkü engellemelere karşı bağışıklık kazandık. Hizmet ürettik tecrübe kazandık. Artık küçüldükçe küçüldü o engelleme refleksleri.

Toza dönüştü görmüyoruz onları artık. Başarıya nasıl ulaşacağımızı artık çok daha iyi biliyoruz.

Artık İstanbul senin. O, ‘İstanbul benim’ diyen tek kişiden kurtuldu. İstanbul 16 milyonun, İstanbul herkesin.”

“Bizim devraldığımız belediyede metro projeleri tamamen stop etmişti.

Bazıları bir buçuk yıldır duruyordu. Bazıları 2016, 2017’de ihale edilmesine rağmen hiç başlanmamış haldeydi.

İştirak şirketleri vergi borcuna batırılmış ve ihale yasaklısıydı.

Bugün o parlak isimleriyle tekrar Türkiye’nin markası haline gelen iştiraklerimiz ne yazık ki İBB’nin bile ihalesine giremiyordu. Kasasında sadece altı milyon lira bırakılmış bir belediyeydi.

Altı milyon lira ne demek biliyor musunuz 2019’da? İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bir saatlik bile gideri değildi.”

“Tabii enflasyon, döviz kurları ve işsizlik aldı başını gitti.

Milletçe fakirleştik. Biz de İBB olarak gerçekten fakirleştik. Yürüttüğümüz her projenin bedeli dört kat beş kat bu dönemlerde artıyor oldu.

İhaleler iptal edildi. Artan krizden dolayı hükumetin çıkardığı bir genelgeyle yüzde 15’in altında olan müteahhitler tek tek işleri iptal ediyorlardı.

Her yürüttüğümüz projenin maliyeti artarken israfı bitirdiğimiz için biz bu zor dönemde bile onların ürettiği işlerin iki katını onların harcadıkları bütçenin yarısına bitirmeyi başardık.”