CHP Genel Başkan Adayı ve Grup Başkanı Özgür Özel Sözcü’den İpek Özbey’in sorularını cevapladı. Özel Kılıçdaroğlu’nun ‘partiyi bilgili, iyi bir sosyal demokrata devredeceğim” sözlerini değerlendirdi, “Şehzademiz nerede, hangi kafeste tutuluyor” diye sordu.
Kendisi için eşiğin AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 100. yılda cumhurbaşkanlığı makamında oturması olduğunu söyleyen Özel “Kaç kez kaybettik, yine yanında olduk ama sonsuza kadar kaybedemeyiz, sonsuza kadar yanında duramayız. Benim için eşik, Cumhuriyet’in 100’üncü yılında Cumhurbaşkanlığı makamında Tayyip Erdoğan’ın oturmasına engel olamamaktır.”
İşte İpek Özbey’in röportajının ilgili bölümü:
Üzüntüm şudur. “Kemal Bey cumhurbaşkanlığına destek karşılığında küçük partilere grup teklif etti” diye bir söylenti vardı. Bunu sorduk, genel başkan reddetti. Ama tabloya bakınca bu iddiaları doğrular bir görüntü çıkıyor ortaya.
39 milletvekiline içeride itiraz edip, dışarıda savunmak zor değil mi? Bunu neden yaptınız?
Seçimlere 60 gün kala partinin bilinen isimleri çıkıp kamuoyu önünde kavga etse seçimi kaybettirir. Kritik kavşaklarda partiyi kamuoyu önünde tartışmamak parti ahlakının gereği.
Birçok konuda itirazınız olduğunu anlattınız. Peki aynı fikirde olmadığınız bir yerde durmak zorunda mısınız?
Değilim ama birincisi boşaltacağınız yerin kiminle doldurulacağını bilmiyorsunuz. Referandum ve yerel seçimlerin en çok koşan, en çok yorulan, en çok ziyaret yapan, sahada da en çok karşılığı olan isimlerinin başındaydım. İçeride doğruları savunuyorsunuz ama yine de seçimi kazanacağınıza inançla var gücünüzle gayret ediyorsunuz. “Biz de olmasak parti kime kalacak” diyorsunuz. Şimdi genel başkan diyor ki, “Kazansaydım yanımda olacaklardı, şimdi karşımdalar”… Kaç kez kaybettik, yine yanında olduk ama sonsuza kadar kaybedemeyiz, sonsuza kadar yanında duramayız. Benim için eşik, Cumhuriyet’in 100’üncü yılında Cumhurbaşkanlığı makamında Tayyip Erdoğan’ın oturmasına engel olamamaktır.
ŞEHZADEMİZ NEREDE, HANGİ KAFESTE?
Kılıçdaroğlu’nun bir tarifi oldu… “Partiyi bilgili, birikimli iyi bir sosyal demokrata devredeceğim” dedi. Ben de sordum, mevcut kişiler arasında böyle biri var mı diye. “Var ama görünür hale gelmesi lazım” karşılığını verdi… Bunu nasıl okudunuz?
Devretme meselesi demokrasi değil monarşide olur. Biz bunu 1 Kasım 1922’de saltanatın kaldırılmasıyla reddettik. Her yıl övünüyoruz. Yarın 1 Kasım ve saltanatın kaldırılışının yıldönümü. Biz partimize demokrasi getiremediysek, ülkeye getireceğimiz demokrasiyle nasıl övüneceğiz? Karşısındaki aday olarak baktığınızda ise, öyle bir tanımlama yapar ki, hiç alınmam. Beş yabancı dil bilen, 3 üniversite bitirmiş, geçmişinde şu tecrübe olsun denilen bir tanıma itiraz etmezsin. Ama tanımlama bilgili, birikimli, iyi bir sosyal demokrat… Ben ve Örsan Öymen adayız. Bu tanımı yapınca meşru rakiplerine “İyi bir sosyal demokrat değil” diyor. Bu açıdan centilmence değil. Örsan Bey ile bizi bırakın, bu partide bu tanıma uyan yüz binler var.
“Partide ama görünür değil” diyor…
Görünür olmayan bizim bilmediğimiz birinden bahsediyor. Bu kişi nerede? Hangi görevlerde sınanmış. Yarın partinin başına geldiğinde ne yapacağı nereden belli. Bakın bu bana ne hatırlattı: Saltanatın kaldırılmasıyla ortadan kalkan bir durumdan bahsedeceğim. Fatih Sultan Mehmet kardeş katlini uygun gördüğünden beri Osmanlı’da bir kafes uygulaması var. Sarayda haremin yanında, tahta geçmesi muhtemel şehzadeler kafeste tutuluyor. Bazen padişah çok uzun yaşayınca bekleyen şehzadenin yaşlanıp öldüğü oluyor. Kafeste delirenler var. Onu bir tek padişah biliyor. Bu uygulamayı görünce dedim ki “Şehzademiz nerede şimdi, hangi kafeste”…