Önceki yazımda İsrail devletinin savaş hukukunu bile uygulamadığından bahsetmiştim. Savaş karşıtı biri olarak, -İsrail devletinin Filistin halkına yaptığı “aleni soykırımdan” sonra- başka bir yazı yazma ihtiyacı hissettim. Kelimelerim tükenmiş olsa da.
Savaş, barış, işgal, nefret, soykırım, cehennem, katliam, insanlığı yitirmek, insanlık onuru, çürüme… Elimizdeki kavramlar bunlar.
Elimizdeki en çaresiz kavram ise; anlam. İnsanlık onuru yitirildiğinde hayat da anlamını yitiriyor. Bunu yaşıyoruz.
İnsanlığımızdan utandığımız, uyuyamadığımız, akıl tutulması yaşadığımız günler bunlar.
Böyle bir barbarlık, vahşet, nefret insanlık tarihinde sayılıdır.
İsrail devletinin Filistin’i ablukaya alıp güneye kaçanları ve hastaneyi bombalamasının, Hitler’in gaz odalarından bir farkı yok.
Yaşamdan soğuduğumuz, içimizin buz gibi olduğu zamanlardayız.
Bütün dünyanın tek kelimeyle seyrettiği bir katliam yaşanıyor Gazze’de. İsrail halkı dahil, İsrail devletine karşı sokağa çıkan birçok halk var ancak bu İsrail devletini durdurmaya yetecek mi bilmiyorum.
Önemli bir nokta da şu; memleketteki Yahudi vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin İsrail devletiyle bir ilgisinin olmadığını hatırlamak ve onları şuursuz faşistlere karşı savunmamız gerektiği.
Sahi, devletler ne işe yarar? Sınırlar neden var? Sanırım meselenin kaynağı buralarda gizli.
Biz bu düzeni değiştirmedikçe de bu soruları sormaya devam edeceğiz.
Devletlerin ve sınırların olmadığı bir dünya özlemiyle…